"Tarih bilimi kayıtlı belgelerle 'hayal gücü' üzerine oturur.
Ancak, belgeler arttıkça hayal gücüne olan ihtiyaç azalır,
azaldıkça artar."
Kitaptan
Tarih maratonunda da tıpkı diğer kitap tanıtımlarında olduğu gibi uzun metinlerden kaçınma yolunu tercih edeceğim. O yüzden yeni usulümüze uygun olacak şekilde hızla konuya girelim. Gök-Türkler bahsinde bitirmiş olduğumuz bir diğer kitap da İmge Kitabevi tarafından yayınlanmış olan Sencer Divitçioğlu'nun eski baskısında adı Kök-Türkler olmasına rağmen, yeni baskısında ismi güncellenmiş olan size tanıtmakta olduğum eseri. Karton kapaklı 287 sayfa. Başta ufak bir eleştiri getireyim, kitabın kapağı pek narin. Kitaplara hassasiyet göstererek okuyan bir adam olduğum konusunda iddialıyımdır. Ancak daha kitabın kapağını esnetir esnetmez, kapak tam yarısından ayrılıyormuş gibi oldu. Bu benim gibi bibliyofiller için bir sorun. Sencer Divitçioğlu'nun giriş yazısı aslında ileride okuyacaklarımıza dair işaretler veriyor. Türk orta çağında veri eksikliğinden dolayı zaman zaman hayal gücünün devreye girebileceği yönündeki tespiti haklı olmakla birlikte, kendisinin işbu eserinde bu hayal gücünü yanlış konularda tespit yaparken ve zaman zaman gereğinden fazla yaptığı izlenimini edindim. Bu sebeple de içeriğinde çok kıymetli bilgiler taşıyor olsa da, kitabı öveceğime dair tüm hislerim akim kaldı. Tarihin belgelendirilemeyen bölümleri için hayal gücünün kullanılması yenilikçi bir bakış açısı getirmesi açısından gerçekten etkileyici. Ancak bunu Türklerin aslında Hint-Avrupa kökenli olabileceğine dair, delilsiz çıkarımlara dayandırmak veya bunun ima edilmesi bu bakış açısının dışına çıkılması anlamına geliyor. Bir noktadan sonra Divitçioğlu'nun işbu eseri hazırlamaktaki maksadının Türklerin ne yazık ki Hint-Avrupalı olamadığı ama çoğu gelenek, görenek, sosyal yaşam kuralı, efsane gibi unsurları bu kültürden aparmış olabileceğini ispat etmeye çalışmak olduğunu görüyorsunuz. İskitler-Hunlar gibi bozkır atlı kavimler medeniyetinin en önemli temsilcilerinin, Gök-Türkler'in kurucu aileleri ile bağlarına ilişkin "kontrol edilmiş ve akademik çevreler tarafından aksi bir delille net bir şekilde reddedilmemiş" bağlantıları söz konusuyken, Türklerin köken başlangıcını ısrarla miladın sonrasındaymış gibi aktarmaya çalışmak, farklı disiplinde uzmanlaşmış olsa dahi bir akademisyenin hârcıalem görüşleri seslendirmesi ne yazık ki insanı soğutuyor. Tarih maratonu kapsamında bir önceki kitapta, Gömeç hocanın, duyguları ön plana alan tarih aktarımı ne kadar Türk tarihine zarar veriyorsa, Divitçioğlu'nun bu tip görüşleri, özgünlük ve farklılık perdesi arkasında aktarması da bir o kadar Türk tarihine zarar verir. Elbette kesin yargılardan azade kitap. Ancak her nedense söz konusu olan Türk tarihinin kendine özgülüğüne hâlel getirecek bir iddia ise bu kesin yargıladan azadelik ciddi bir oranda azalıyor. Bu sebeple sıfırdan Gök-Türk tarihi hakkında bilgi sahibi olmak için ilk seçilecek kitaplardan olmamakla birlikte, farklı bir görüş edinilmesi amacıyla okunabilir.
Okuyacak olanın kanaatine göre; delil boşluğunu gidermek için hayal gücünü kullanmak, tarihle münazara etme gayreti değil de tarihle münakaşa etme amacı taşıyorsa ve bu gücü kullanmak, var olan delilleri bile yok saymayı gerektiriyorsa, o vakit tarihi aktarmak yerine, yeni bir tarih yazılıyor demektir. Ortalama tarihi malumata sahip olmayanların, çok dikkat ederek tetkik etmesi gereken bir eser olduğunun altını da çizmek mecburiyeti hissediyorum.
Kitaplarla kalın.