"Ve şimdi gezdir gözlerini Semerkant'ın üzerinde!
Değil mi ki o yeryüzünün ecesi? Alıp tüm diğer
kentlerin yazgı iplerini ellerine, çıkmamış mı
hepsinin üstüne o mağrur?"
Edgar Allan Poe
Bu kadar meşhur bir kitabı 80. baskısında okumanın (-ki bu aldığım baskısı, şimdi kaçıncı baskıda bilmiyorum), ayıplanacak bir tarafı olmadığını sanıyorum. Buna rağmen kitap seçkinciliğinin bir üst noktası olarak "aaa sen bu kitabı yeni mi okuyorsun?" diyen insanların ayıplanacak çok tarafı var. Her kitabı okumak gibi ütopik bir isteğim olsa da, her kitabı okuyamayacağımı iyi biliyorum. Bu sebeple bazı kitaplar zamanı geldiğinde, bazıları ise hiç okunmayacak şekliyle kütüphanemizde beklerler. Bugün size beklemekten sıkılmış meşhur bir kitabı tanıtacağım -ki meşhur kitapları üzerinden bu kadar zaman geçtikten sonra tanıtmak epey anlamsız ve zordur. Okuduysanız bile belki benim gözümden kitaba tekrar bakmak isteyebilirsiniz. Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanmış olan kitap, karton kapaklı 318 sayfa. Gençliğimin çok satanlarından olan bu kitap yerine o dönem yine aynı yazarın "Yüzüncü Ad" isimli romanını okuyup çok beğenmiştim. Bu kitabı ise biraz da sizlere aktaramayacağım hususi sebeplerden dolayı okumayı hep erteledim. Semerkant çok ilginç bir roman. Sizi bir anda hop diye yutuveriyor. Maalouf'un üslubu, çevrenize ördüğü kelimeleri bir anda kurgunun geçtiği şehirlere, geçmiş tarihe götürebiliyor. Romanı okuma sebebim, içerisinde Selçuklulara dair geçen atıflardan ziyade, Hayyam'a olan ilgimden kaynaklanıyor. Bu anlamda Selçuklular genelinde Türklerin olumsuz motiflerle işlenmesine dair kelam etmeye dahi gerek görmüyorum. Hatta o dönem tarihi içerisinde, bir edebi kurguda tarihin tahrifinin mümkün olabileceği ve hatta zaman zaman tarihi kurgu yazarlarının buna teşvik edildiği de düşünülürse, karşı pencereden bakan bir çift gözün kendimizi anlama çabamızda faydası dahi olacağına inananlardanım. Kurgusal açıdan ilerleyişe baktığımda ise romanın Hayyam'ın yaşadığı dönemden yakın tarihe geçene kadar inanılmaz seri olduğunu söyleyebilirim. Ancak romanın yakın tarihi imleyen bölümüne geldiğimde hem okuma iştahım, hem de hızım bir miktar azaldı. Anlatılan hikaye ve kurulan bağlantılar, yakın tarihin İran'ı, kitabın güzel havasına kondurulmak istenen zorlama bir aşk hikayesi ve orada yaşanmakta olanlarla ilgili fikir edinme açısından okumaya devam edebiliyorsunuz. En azından insanı ister istemez, o dönem olanlarla ilgili araştırma yapmaya teşvik ediyor. Tarihi romanlardan öğrenmeye tamamen karşı olmakla birlikte, kurguda köpürtülen olayların tarihi altyapıyı araştırmak ve öğrenmek noktasında inanılmaz motive edici olduğu fikrindeyim. Elbette tarihi altyapıyı araştırmaya başladığınızda Maalouf'un kurguyu tesis edebilmek için kaydedilen tarihi bilgileri bir miktar tahrif ettiğini görebilirsiniz. Sonuç olarak Semerkant, başarılı bir roman algısının ödülünü fazlasıyla almış, uzun yıllar en çok satan kitaplar arasında kendisine yer edinmiş bir roman. Eric Baldassarre'ın yolculuğu bende hep ayrı bir yerde kalmakla birlikte, Maalouf'un kaleminin gücünü hissetmek ve kelimelerini zihninize nakşetmek için okumanızı tavsiye ederim.
Kitaplarla kalın.
Kitaplarla kalın.