Kitabın Adı : Divanü Lügati’t-Türk
Kitabın Yazarı : Kaşgarlı Mahmut
Kitap Hakkında Bilgi :
Divanü Lügati’t-Türk, Kaşgarlı Mahmud tarafından Bağdat’ta 1072 – 1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça bir sözlüktür. Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup, batı Asya yazı Türkçesi hakkında var olan en kapsamlı ve önemli dil anıtıdır. Eser Halife Ebul Kasım Abdullah’a sunulmuştur.
Kökleşik Arap Sözlük bilgisi ilkelerine göre hazırlanmış olan sözlük, Kaşgarlı Mahmud’un Türk boyları hakkındaki etraflı bilgisinin yanı sıra, Arap Dil bilimi konusunda da esaslı bir eğitim görmüş olduğunu gösterir.
Türkçenin önemli bir dil olduğunu anlatmak ve Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmıştır. Eser Türk lehçelerindeki harflerin alfabe sırasına göre düzenlenmiş ve eserde manaların iyi anlaşılması için örnek cümlelere yer verilmiştir.
Divanû Lügati’t-Türk bir sözlük olarak hazırlanmasına rağmen Türk sosyolojisi, psikolojisi, edebiyatı, gelenek ve görenekleriyle ilgili bilgi veren ve nesir parçaları, bazı vakalar çeşitli örneklerle zenginleştirilmiş bir ansiklopedi niteliği göstermektedir. Bu dönem ürünleri içerisinde Türk edebiyatının en eski yıllarına kaynaklık eden en önemli eserdir.
Mensur (düzyazı) bir eserdir. Bu yönüyle dönemin diğer eserlerinden ayrılır. Ancak eserin içindeki koşuk, sagu gibi örnek şiir parçaları nazma da yer verildiğini göstermektedir. Sekiz bölümden oluşan eserde 7500 kelime ve Arapça karşılıklarıyla bunların kullanıldığı örnek cümle veya şiirler; sagu, koşuk ve sav örnekleri; dilbilgisi kuralları ve o devirdeki Türk boylarını gösteren bir harita bulunmaktadır.
Kaşgarlı Mahmut, kelimeleri göçebe boylar arasında gezerek bizzat kendisi derlemiştir. Dilbilgisi kurallarına eserinde yer veren bir filolog; Türk boylarının etnik durumunu şemayla anlatan, Türk toplulukları hakkında bilgi veren bir etnograf; ayrıca Türk boylarının yerleşim alanını gösteren bir harita çizmiş olan ilk Türk haritacısıdır.
Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati’t-Türk’e şöyle başlar;
Esirgeyen, koruyan Allah’ın adıyla
“Allah’ın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi. Ve yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları Türklerin eline verildi. Türkler Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Hak’tan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır, onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya naili olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir.”
Kaşgarlı Mahmud’un 11. yüzyılda Balasagun’u merkez alarak çizdiği Dünya haritası o dönem Türklerinin yaşadıkları bölgeleri ve dağılımlarını göstermesi bakımından dikkate şayandır. Harita, Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde Doğu, Batı, Kuzey, Güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler İdil boylarına, yani Kıpçakların ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Güney-Batıda Habeşistan’a, Güneyde Hint, Sint, Doğuda Çin ve Japonya’ya işaret edilmiştir.
Divanü Lugati't-Türk Özellikleri
- 11. yy'da (1072-1074) Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır.
- Ebul Kasım Abdullah'a sunulmuştur.
- "Türk Dili'nin Toplu Sözlüğü" anlamına gelir.
- Türkçenin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır.
- 7500 Türkçe kelimenin Arapça karşılığı verilmiştir.
- Türk dilini Araplara öğretmek amacıyla ve Arapça olarak yazılmıştır.
- Yazar Türkçe kelimelerin karşılıklarını göstermiş ve bunu halk dilinden derlediği örneklerle açıklamıştır. Eserin asıl önemi, bu derleme metinlerden ileri gelmektedir.
- Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri üzerine önemli bilgiler vardır.
- Devrinin Türk dünyasını gösteren bir harita da esere eklenmiştir.
Divanü Lugati't-Türk, Karahanlı döneminden Kutatgu Bilig'ten sonra bize kalan ikinci önemli eserdir. Kaşgarlı Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed tarafından hazırlanmış olan Türkçenin bilinen ilk sözlüğü Divanü Lugati't-Türk'tür. Yazar hakkındaki bilgilerimiz kendi kitabında yazdıklarıyla sınırlıdır. Bu bilgilere göre babasının adı Hüseyin'dir. Kendisinin Kaşgar'da doğduğu eserinden anlaşılıyorsa da Barsgan şehrini anlatırken kullandığı bir ifadeden babasının Barsganlı olduğu düşünülmektedir.
Divanü Lugati't-Türk'ün tek yazma nüshası vardır. Bu nüsha Diyarbakırlı Ali Emirî Efendi tarafından 1917 yılında bir sahaftan satın alınmıştır. Sözcüklerin anlamının yanı sıra verilen örnek cümleler, dörtlükler ve dilbilgisi bilgileri ile dönemin kültürü, dil ve ağız özellikleri hakkında da bilgi edinmemizi sağlamaktadır. Eserin içindeki dörtlükler hece vezniyle yazılmıştır. Çoğu 4+3 duraklı 7 heceli, kimileri ise 4+4 duraklı 8 hecelidir. Beyitlerin çoğu ise aruz vezniyledir.
Kaşgarlı Mahmud eserinde ifade ettiği şu sözle böyle bir sözlüğü yazmaktaki amacını dile getirmiştir:
"Türk dili ile Arap dilinin atbaşı beraber yürüdükleri bilinsin diye Halil'in Kitabü'l-Ayn'ında yaptığı gibi, kullanılmakta olan kelimelerle bırakılmış bulunan kelimeleri bu kitapta birlikte yazmak, ara sıra gönlüme doğar dururdu......".
Kaşgarlı Mahmud, Türkçenin İslamiyetten dolayı Türklerin bulunduğu coğrafyada önem kazanmış olan Arapçadan geri kalmadığını göstermeye çalışmış; sözlüğünde yer verdiği lehçeler arasındaki farklılıklar, şiirler, atasözleri ve deyimlerle bu amacını gerçekleştirmiştir.
Kaşgarlı Mahmut eserini oluştururken nasıl bir yol izlediğini şöyle ifade eder:
"Ben onların (yani Türklerin) en uz dillisi, en açık anlatanı, akılca en incesi, soyca en köklüsü, en iyi kargı kullananı olduğum halde onların şarlarını (şehirlerini), çöllerini baştan başa dolaştım. Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma, Kırgız boylarının dillerini, kafiyelerini belliyerek faydalandım. Öyle ki, bende onlardan her boyun dili en iyi şekilde yer etti. Ben onları en iyi surette sıralamış, en iyi düzenle düzenlemişimdir".
Eserinde her lehçeye aynı derecede ağırlık vermemiştir. Örneğin yukarıda verdiğimiz kendi ifadesinde yer almasına rağmen eserde Kırgızların diliyle ilgili hiçbir bilgi yer almamaktadır.
İslamiyetin kabul edildiği dönemde meydana getirilmiş olan bu manzumeler üzerine eserin ilk yayımlandığı zamandan itibaren çalışmalar yapılmış ve şiirlerin hece ölçüsüyle mi aruz ölçüsüyle mi yazıldığı tartışılmıştır. Eserdeki manzumeler üzerine ilk yapılan çalışmalarda şiirlerin hepsinin hece ölçüsüyle yazıldığı görüşü hakimdir. Daha sonra başka araştırıcılar tarafından tam tersi görüş savunulmuş ve şiirlerin tamamının aruz vezniyle yazıldığı iddia edilmiştir. Sonuçta bu şiirlerin hem eski Türk halk şiiri örneklerini hem de XI. yüzyılda Karahanlılar çevresinde yetişen ilk müslüman Türk şairlerinin aruzla yazılmış eserlerinden alınmış manzum parçaları içerdiği, halk şiiri ve aydın zümre şiiri olarak iki kolda geliştiği ortaya konmuştur. Şiirlerde kullanılan nazım birimi ise beyit ve dörtlüktür. Divanü Lugati't-Türk'deki dörtlük ve beyitler madde başlarında verilen sözcüklere ilişkin örnekler olduğu için eserde dağınık halde bulunmaktadırlar. Bu manzum parçalar konularına göre bir araya getirilmiştir.
Divanü Lugati't-Türk'de geçen atasözlerinden bazıları şunlardır:
1- Erdem başı tıl "erdemin, edebin başı dildir" (I.107)
2- Kişi sözleşü, yılkı yıdlaşu "İnsan konuşarak, hayvanlar koklaşarak (anlaşır)" (III.104).
3- Yüzge körme, erdem tile "Yüze bakma, fazilet ara (yüzün güzelliğine çirkinliğine bakma fazilet ara)" (II.8)
4- İt ısırmas, at tepmes tème "İt ısırmaz, at tepmez deme; çünkü, bu onların yaradılışında vardır"
5- Buzdan suw tamar "Buzdan su damlar (huyu babasına benzeyen kişiler için söylenir)(III.123)
6- Tag tagka kawuşmas, kişi kişike kawuşur "Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur" (II.103)
7- Közden yırasa köngülden yeme yırar "Gözden ırak olan gönülden de ırak olur" (III.366)
8- Edgü er süngüki erir, atı kalır "İyi insanın kemiği erir, adı kalır" (III.367)
9- Beş erngek tüz ermes "Beş parmak bir değildir" (I.121)
10- Yazın katıglansa kışın sewnür " (İnsan) yazın çalışıp çabalayan kışın sevinir" (III.159)
11- Suw körmegünçe etük tartma "Suyu görmeden ayakkabını çıkarma" (III.426)
12- Alımçı aslan, berimçi sıçgan "Alacaklı aslan, borçlu sıçan (gibidir) (I. 75)
13- Tamu kapugın açar tawar "Mal (zenginlik) cehennemin kapısını (bile) açar" (III. 234)
14- Aç ne yemes, tok ne temes "Aç önüne konan yemeği (tamamiyle) yer, tok alan da aç kimseye neler demez" (I.79)
15- Kutsuz kudugka kirse kum yagar "Bahtsız, talihsiz kimse kuyuya girse üzerine kum yağar" (I. 457)
16- Awçı neçe al bilse adıg ança yol bilir "Avcı ne kadar hile bilirse (kurnazsa), ayı da o kadar kaçıp kurtulacak yol bilir" (I.332)
17- Etli tırngaklı adırmas "Et tırnaktan ayrılmaz" (I.77)
18- Kuş kanatın, er atın "Kuş kanatla, adam atla (kuş amacına kanadıyla, insan da atıyla) ulaşır" (I.34)
19- El kaldı, törü kalmas "Memleket kalabilir, bırakılabilir, ama töre bırakılmaz" (II.25)
20- Alplar birle uruşma, begler birle turuşma "Yiğitlerle savaşma, beylere karşı gelme" (I.182)