-->

Ömer Salİh Gül

I am Writer

BİR MÜHENDİS ÖYKÜSÜ

Merhaba ben Ömer. Ben 1998 doğumluyum. Çocukluğuma dair tek hatırladığım şey çok mutlu olduğum günlerdi. Yani şöyle açıklayacak olursam eğer ben aile arasındaki ilişkileri çok severim, çocukluk dönemimde ise bu daha fazlaydı. Amcamlar, teyzemler felan pikniğe giderdik. Parkta o kadar çok eğlenirdim ki size anlatamam. Şimdi zamane çocuklarına bakacak olursak eline telefon veya tablet verince mutlu olabiliyorlar. Yav ben oyuncağım yok diye kumandadan otobus eski tuşlu telefonlardan taksi yapan birisiydim. Bizim çocukluğumuz bu kadar güzel geçmişken onlar nasıl böyle güzel günlerini yaşayamıyor diye kendi içimde sorguluyorum. Çocukluğuma ait güzel anılardan biriside sokak çocukluğu ve arkadaşlığıydı. Hiç unutmam o uçurtma uçurduğumuz günleri. Abim uçurup uçurtmanın ipini bana verdiğinde o kadar heyecanlanırdım ki sizlere anlatamam. Ben ailemden uzakta yaşamaya lisede başladım. Bir şeyler başarıp iyi yerlere gelmeyi istiyordum. Lisede bir sürü güzel işler yaptığıma inanıyorum. Ve şimdi Kırklareli’de Mühendislik okuyorum.

  • Kağıthane/İstanbul
  • 0541456xxxx
  • omersalihgul@gmail.com
  • https://omersalihgul.wordpress.com/
Me

Profesyonel Becerilerim

Kişisel ilgi alanlarımda kendimi geliştirmek için yaptığım istatistikler aşağıdadır.

Web Tasarımı 60%
Web Geliştirme 70%
Autocad 70%
Wordpress 60%
C++ 50%
Matlab 60%

Fotoğrafçılık

Fotoğraf çekmek her şeyden önce bir sanattır çünkü görülen bileşenlerin sanatsal olarak kalıcı birer objeye dönüşmesini sağlar. Bende bu alanda kurs alarak kendimi geliştirdim.

Şiir

Duygu, çağrışım ve izlenimlerin dizeler halinde dile getirildiği söz sanatıdır şiir. Tanımı üzerine konuşacak olursam tüm duygularımı sanatsal bir şekilde kağıda dökebildiğim şey.

Web Tasarım

Web grafik tasarımı, grafik tasarım alanı ile yakın ilişkili bir konu olarak ele alınabilir ama kendi içerisinde ayrı bir dal olarak çok geniş bir alanı işgal etmektedir.

Bir Şeyler Yazmak

Düz yazı üzerine yazılan hikayeler, romanlar..

Film

Kısa videolar çekerek onları bir film haline dönüştürmek. Emeğinizin karşılığını görmek çok güzel.

Sosyal Medya

Sosyal Medyada ki gelişmelerden haberdar olmak için ilgi alanlarıma sosyal medyayı da ekleyeyim. :)

0
Web Tasarım
0
Web Sayfası
0
facebook like
0
aktif projeler
  • Akışkanlık ve Durağanlık: Edebiyata Övgü - Zygmunt Bauman & Ricardo Mazzeo



    "...yol kenarlarındaki hanlarda alınan kısa soluklar dışında 
    kesintisizce süren, asla bitmeyen ve hep oluş sürecinde 
    kalan sonsuz bir çabadan bahsetmemiz gerekir."

    Zygmunt Bauman, (Kitaptan)



    Kuram tartışmalarının gölgesinde edebiyatın ne olduğu konusunda hâlen devam eden fikir ayrılıkları olsa da, üzerinde çalıştıkları konuları değerlendirirken farklı bir büyüteç olarak edebiyatı kullanan insanlar olduğunu unutmamak gerek. Platoncu bakışla ahlâkı bozma tehlikesi olan ve gerçeği yansıtmayan edebiyattan, hayatın, toplumun, insanın, insanlığın ve dahi dünyanın anlaşılması için usturlap vazifesi gören edebiyata çıkmakta yolumuz. Tanıtacağım kitap da, meşhur sosyolog Zygmunt Bauman ve onunla söyleşen İtalyan editör Riccardo Mazzeo, edebiyatın başta toplum yaşamı olmak üzere sahip olduğu ve okurlarda yarattığı etkiyi irdeliyorlar. Bununla kalmayarak sosyoloji ile edebiyatı Siyam ikizleri olarak gören ikilinin sohbeti sayesinde sadece zihniniz açılmakla kalmayıp, bu zamana dek kenarda köşede kaldığını fark etmediğiniz isimler keşfedebiliyorsunuz. Kendi adıma Robert Walser'ın keşfini Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanmış "Edebiyata Övgü" adlı bu kitaba borçluyum. İkili, on iki başlık altında edebiyat ve sosyoloji ilişkisini mercek altına alarak, edebi eserler doğrultusunda topluma, insanlara bakış açımızı şekillendiriyorlar. Çağı anlamlandırmak noktasında ne edebiyatın, ne de sosyolojinin tek başına yeterli olmayacağı savından hareketle yazarla toplum arasındaki ilişkiyi kâh yazar/düşünür, kâh eser, kâh yazarın yaşantısında göze çarpan ve esere yansıttığı kavramlardan yola çıkarak makul bir tahlil yapıyorlar. Mazzeo'nun takdire şayan akılcı yönlendirmeleri ve hatta tespitleri, Bauman'ın aktardıklarının etkisini çok daha yukarıya çeken bir ilişki dinamiği oluşturmuş. Akışkan modern dünyada, sözcüklerin daha fazla baskılandığı, toplumu yeterli yiyecek ve eğlenceyle dilediğiniz şekilde bastırabileceğiniz, Eski Roma'nın ekmek ve sirkler (panem et circenses) ilkesinin etrafında döndüğümüzü yüzümüze vuruyorlar. Öte yandan edebiyatın, kitapların, yayıncılığın aldığı hâl üzerinden gerçek iletişimi kendi ellerimizle nasıl yok ettiğimizi, sosyal medya ediplerinin gittikçe soluklaşan 'gerçekçi' sosyal becerilerini de gözler önüne seriyorlar. Bauman'ın yine aynı yayınevi tarafından yayımlanmış karşılıklı yazılı sohbet esasına dayanan benzer kitaplar içerisinde "sohbet ediliyormuş" hissinin en yoğun olduğu kitabın bu olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra Aquinas, Ugrecic, Stefano Tani, Robert Walser, George Perec ve benzeri pek çok önemli ismin, eserleri, görüşleri, metaforları üzerinden çok geniş yorumlamalar ve tespitler mevcut. Özellikle Stefano Tani'nin "Ekranlar, Alzheimer ve Zombi adlı eserinden alıntılanan bir zombi tanımı var ki okurun zihninde pek çok bağlantıyı kurmasını sağlıyor. İfadeleri bir miktar abartsam sadece bu bölümü okumak için kitabı almanızı dahi söyleyebilirim. Bu bölümün dışında Jung'dan etkilendiği belirtilen Luigi Zoja'nın "Hektor'un Jesti" adlı kitabında geçen 'Baba Sorunu' üzerine kurduğu cümlelerde oturduğunuz yerde bir an düşüncelere dalmanıza ve aslında 'babalar' açısından akışkan modern toplumun hayatı ne kadar zorlaştırmakta olduğuna, onları nasıl içinden çıkılmaz dilemmalara sürüklediğine dair ilginç bir örnek ihtiva ediyor. Ayrı ayrı edebiyat ve sosyoloji okurunun seve seve içinde kaybolacağı bir eser olmasının yanında, özellikle her iki konuya birden ilgi duyanlar için gerçekten bulunmaz bir nimet olduğu fikrindeyim. Kovid-19 salgınının dünyayı kasıp kavurmakta olduğu, dünyanın değiştiği, insanlara kontrollü ev hapislerinin dayatıldığı, yönetimlerin değişeceği öngörülerinin basmakalıp düşüncelerle ilan edilmesinin yanında, eserde yer alan çoğu tespitin bu tip çıkarımların altını doldurmakla kalmayıp, ciddi dayanaklar oluşturduğu notunu da düşmeliyim. Uzun süredir içinde yaşamakta olduğumuz çağın geçirdiği devinimi yorumlamaya çalışırken bu kitabın sizin için kısmen bir rehber olabileceğini de naçizane söyleyebilirim.

    Mecburi sebepler dışında evde kalanlar müstesna olmak kaydıyla, kıymetli zamanını nasıl harcayacağını düşünen evde kalmış okurlar için ufuk açıcı, fikir değiştirici ve yeni yazarlarla kitapları keşfetmeye sizi malik kılacak bir kitap olduğunu söyleyerek sözlerimi bitireyim.

    Kitaplarla kalın ve de mümkünse lütfen evde kalın.





  • Aşk ve hakikat: Bilen söylemez, söyleyen bilmez

    İçinde "derviş" ve "sufi" kelimeleri geçen yeni tarih-tasavvuf kitaplarının genelinde tat tuz yok. Yazanın tasavvufu bir iş olarak görmesinden olsa gerek. Oysa tasavvuf mektebinin talebesi yazınca bambaşka oluyor. Bal demek başka, bal yemek başka, bal olmak başka...

    Ferîdüddin Attâr'ın Tezkiretü'l Evliyâ'sı, Abdurrahman Câmî'nin Nefahâtü'l Üns'ü, Kuşeyrî'nin Risale'si, Muhammed ibn Münevver'in Esraru't-Tevhid'i, Hemedânî'nin Temhîdât'ı, Nesefi'nin İnsan-ı Kâmil'i, sonra Miftâhü'l-Kulûb ile Noktanın Sonsuzluğu ciltleri. Hepsi baldır bal. Darkavî'nin Mektuplar'ı, Gazzîzâde'nin Mergûbü’s-sâlikîn'i, Hâce Hemedânî'nin Rütbetü'l-Hayat'ı, Hüseyin Hamdî Efendi'nin Hasbihâl'i, Sirâceddin Şirvânî'nin Risâleler'i, Kitapsız Mustafa Efendi'nin Maksadu's-Sâlikîn'i, İbni Mübârek'in Enîsü't Tâlibîn ve Uddetü's-Sâlikîn'i. Baldır. Muhammed Sâdık Efendi'nin istisnasız bütün risaleleri, Anadolu'nun üç ermişi Yûnus, Eşrefoğlu Rûmî ve Niyâzî-i Mısrî'nin dilimize kazandırılan her eseri, İbn Arabî sultanın tüm yazdıkları, Muzaffer "Aşkî" Ozak'ın İrşad ciltleri ve Zînetü’l-kulûb'u. Baldır bal. Velhâsıl, haddim olmadan bir liste sunmuş oldum, affola. Ahmed Avni Konuk hazretin buyurduğu gibi "ilim ve mârifet satmak için değil de olmak ve bulmak için" okumak, sonra da "ibret-âmiz olarak okuduğun vakit cânına ten kafesi dar gelir" lezzetinden almak için her şey. İşte bundan mütevellit, ismi geçen bu güzide isimlerin eserlerinden birine değinmek istiyorum.

    1098'de İran'ın Hemedan şehrinde doğmuş Aynülkudât Hemedânî. Mutasavvıf, kelâm âlimi, Şâfiî fakihi ve şair olarak tanınıyor. TDV İslâm Ansiklopedisi'nde Süleyman Uludağ ile Nurettin Bayburtlugil'in ortak yazdığı maddeden, Hemedânî'nin Ömer Hayyâm ve Şeyh Hameveyh’in kelâm, matematik, astronomi, felsefe ve edebiyat derslerini takip ederek bu sahalarda da geniş bilgi sahibi olduğunu öğreniyoruz. Yirmi bir yaşında kelâma dair Gāyetü’l-bahs ʿan meʿâni’l-baʿs adlı eserini yazmış ve genç yaşta fetva verecek seviyeye ulaşmış. Şurası çok önemli: "Çocukluğundan itibaren bazı şüphelerini gidermek için bilhassa kelâm ilmine merak sarmıştı. Bu konuda pek çok kitap okuyor, okudukça da şüpheleri artıyordu. İçine düştüğü fikrî ve itikadî buhrandan kurtulmak için kelâm ilmine dört elle sarıldı, ancak bu ilim onu daha büyük bunalımlara sürükledi. Bunun üzerine fikrî ve ruhî huzura kavuşmak için dört yıl boyunca İmam Gazzâlî’nin eserlerini okudu. Bu eserlerden geniş ölçüde faydalandı. Hatta bir ara maksadının hasıl olduğunu bile sanmıştı. Fakat bu sırada yine büyük problemlerle karşılaşmış ve öğrendiği bu ilimlerin ötesindeki gerçeklere giden yolun kendisine kapandığını zannetmişti. Bir yıl kadar süren bu ikinci fikrî bunalımı sırasında İmam Gazzâlî’nin kardeşi Ahmed el-Gazzâlî’nin Hemedan’a gelişi Aynülkudât’ın hayatında bir dönüm noktası oldu. “Efendim, rehberim ve sultanım” dediği Ahmed el-Gazzâlî ile görüşmesi fikrî ve ruhî problemlerinin çözümünü sağladı ve artık gerçeğe giden yolu bulduğuna kanaat getirdi."

    Tasavvuf yoluna Ahmed el-Gazzâlî’ye intisap ederek giren Hemedânî, ümmî bir zat olan Hemedanlı Şeyh Bereke'yi de üstat olarak benimsemiş. Çok sevdiği Hallâc-ı Mansûr’un katline sebep olan şathiyelerini çeşitli şekillerde te’vil ve tefsir etmesi, geniş bir zümrenin onun aleyhinde bulunmasına sebep olmuş. Olağanüstü tesire sahip sohbetleri ve kuvvetli hitabetiyle birçok müridi olmuş. Azîzüddîn-i Müstevfî gibi önemli devlet adamları da müridleri arasındaymış. Hemedânî'nin bu şöhreti, Azîzüddîn-i Müstevfî’nin siyasî rakibi olan Selçuklu sultanı Sencer’in veziri Kıvâmüddin Dergezînî’yi korkutmuş. Dergezînî, Aynülkudât’ı tekfir eden fakihlerden, onun eserleri içinde dinsiz ve zındık olduğunu ispat eden ibare ve ifadeleri ortaya koymalarını istedi ve katline fetva vermelerini temin etmiş. Yakın dostları arasında Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr gibi çok önemli sufilerin yer aldığı Hemedâni 1131 yılında otuz üç yaşındayken, derisi yüzülerek öldürülmüş. Yine ansiklopedi maddesinden, cesedinin ders verdiği medresenin kapısına asıldığını ve bir gün sonra da üzerine gazyağı dökülerek yakıldığını öğreniyoruz. Vaziyetin bu şekilde geliştiğini her ne kadar ansiklopedik bilgiden elde etsek de, Temhîdât'ta yer alan metinlerin içinde son derece 'yüksek' cümlelerle karşılaşıyoruz. "Ben, ne kadar yüceyim" gibi esasında birçok büyük sufide rastladığımız şathiyelerin bir hayli fazla olmasının okların üzerine çevrilmesinde payı olsa gerek.

    Temhîdât, Aynülkudât’ın yazdığı en önemli eserlerden biri olarak kabul görmüştür. Müktesep ilim ile leddünnî ilim arasındaki farklar, Allah yolunda sülûkun şartları, insanların üç çeşit fıtrat üzere yaratılması, nefsini bilenin Rabbini bilmesi, İslâm'ın beş rüknünün açıklanması, aşkın hakikati ve hâlleri, ruhun ve kalbin hakikati, Kur'ân'ın sırları ve insanın yaratılışının hikmeti, iman ve küfrün hakikatinin açıklanması, yer ve göğün asıl ve hakikatinin Hz. Muhammed ve İblis'in nuru olması gibi son derece önemli konuları ele alıyor. Dergâh Yayınları tarafından ilk defa Aralık 2015'te neşredilen basımı hazırlayan isim Halil Baltacı. Önsözüne başlarken kullandığı şu epigrafta Hemedânî hem bu eserindeki sözlerin ağırlığını hem de kendi manevi makamını sır kapısından avamın önüne getiriyor denebilir: "Ben bunları sana söylüyorum çünkü muhatabım sensin, ancak maksat bizden sonra gelecek gâip muhâtaplardır. Bu kimseler kitabımızdan görülmemiş faydalar bulacaklardır. 'Şahid gaibin görmediğini görür' bu makamdır. Bu makamda gaip olmadıkça hazır olamazsın, hazır olmadıkça da gaip olamazsın."

    Hemedânî kitabının başında, çevresindeki bir grup dostunun o dönem için kendilerine fayda sağlayacak bir kitap isteğine karşılık vermek için yazdığını söyler Temhîdât'ı. Lakin ilk sayfadan son sayfaya kadar çok geniş bir kitleye hitap ettiğini ve bu yüzden de asırlardır okunduğunu söylemek mümkün. Aşk ve hakikat, dinin ve tasavvufun olmazsa olmazları. Dervişi esas yola çıkaran bu iki kuvvet. Onu yolda sağlam tutan da yine bu iki kuvvet. Ne hakikatsiz aşktan ne de aşksız hakikatten bahsetmek mümkün değil. Bu sebeple Hemedânî sık sık okuyucuyu uyarıyor. Aşk olmadan hakikat bahçesine dalmaya çalışmak, kuru bir davadan başka bir şey değil ona göre. Yola yeni çıkmış yahut seyrinde nice seneleri geçirmiş fark etmeksizin her derviş için bir diyeceği var Hemedânî'nin. Kitaptaki her bir izah, yolda olan için azık.

    "Senin gönül levhana yazılacakları bizzat Allah'ın kalemi yazar, olanları sana bizzat senin kalbin söyler. Bütün bunlar, ancak kalbin hizmetçisi ve müridi olduğunda meydana gelir. Kalbin pir sen mürit, kalbin hizmet edilen sen hizmetçi, kalbin amir sen memur olduğunda bütün şerefler sende ortaya çıkar ve kalp seni kabul eder, seni terbiye eder. Bu iş öyle bir noktaya ulaşır ki artık her gün senin hizmetin görülmeye başlar."

    "İnsanlar cennet tâliplisidir ve bunlardan hiçbiri aşkı talep etmez. Zîra nefis ve kalbin nasîbi cennet, rûhun ve hakîkatin nasîbi ise aşktır. Binlerce kişi cam bilyenin peşindedir de bir kişi bile inci ve mücevherin peşinde değildir."

    "Hakikati bilmekten uzak olduğumuz için mâzuruz, gönül gözü bakımından körüz, beşeriyet mekânı konusunda kabirdeyiz."

    "Gayret göster ki kendinden kurtulasın ve yola düşmenin ne anlama geldiğini anlayasın."

    Yazıya başlarken birçok kitabın adını zikretmiştim. Bu kitapların belki de en önemli özelliği her okunduklarında farklı tatlar vermeleri. Okuyucu belki defalarca okuduğu bir cümleyi yahut paragrafı yeniden okuduğundan, ondan bambaşka anlamlar çıkarabilir. Şüphesiz ki kalp gözüyle ilgili bir durum bu. Okumakla kalp gözünü açmak ne derece mümkün bilemeyiz ama okunanları hayatın tam merkezine yerleştirirsek nice fetihler olacaktır insan kalbinde. Aşk, hakikat ve kalp dedik; şimdilerde her önüne gelenin konuşup bir şeyler yazıp-çizdiği bu büyük mesele için bakalım Hemedânî ne buyuruyor temhidinde:

    "Bilmem ki bu sözlerden kim tat alacak, kim fayda sağlayacak? Canım ona fedâ olsun. Beni mâzur gör! "Kalp, bomboş bir arazide rüzgârların oraya buraya savurduğu bir kuş tüyüne benzer." Rahmet-i ilâhî rüzgârları kalpleri âlemlerde dolaştırırlar. Gönüller âlemde iki parmak arasında cevelân eder. İki parmak, sâlin meskeni olan iki makamdır."

    Madem aşk dedik, hakikat dedik, bu ikisini deyip de Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'yi anmadan olmaz deyu Avni Konuk'un şerhinden (X.Cilt, Mesnevî-5) istifade ederek bir şiirle bitirelim. Esasında Hemedânî de bu şiirin her bir harfini şerh ediyor sanki Temhîdât'ında...

    "Derd-i Hakk'a talib ol, dermâna erem dersen
    Mihnetlere râğıb ol, âsâna erem dersen
    Aşk yolu belâlıdır, her kârı cefâlıdır
    Cânından ümîdin kes, cânâna erem dersen."

    Yağız Gönüler
    twitter.com/ekmekvemushaf
  • Çap Türkiye Geneli TYT Deneme Sınavı PDF

    PDF

    PDF İçin Burdan Gidebilirsiniz:Çap Türkiye Geneli TYT Denemesi PDF

    TELİF HAKKI :Dokümanlarımızı dosya paylaşım sitelerinden almaktayız. Herhangi bir telif hakkı bulunulması durumunda sitemiz hiçbir sorumluluk kabul etmez. Telif Hakkı bulunulması durumunda bizimle iletişime geçildiği taktirde içerik 3 iş günü içerisinde sitemizden kalıcı olarak silinir



    ARKADAŞLAR  PDF PAYLAŞIMLARINDAN HABERDAR OLMAK İÇİN YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLUN




  • Tecrübe Taktiklerle Dil Bilgisi Soru Bankası PDF

    Pelikan


    İndirme Linki:Tecrübe Taktiklerle Dil Bilgisi Tamamı Çözümlü Soru Bankası PDF

    TELİF HAKKI :Dokümanlarımızı dosya paylaşım sitelerinden almaktayız. Herhangi bir telif hakkı bulunulması durumunda sitemiz hiçbir sorumluluk kabul etmez. Telif Hakkı bulunulması durumunda bizimle iletişime geçildiği taktirde içerik 3 iş günü içerisinde sitemizden kalıcı olarak silinir



    ARKADAŞLAR  PDF PAYLAŞIMLARINDAN HABERDAR OLMAK İÇİN YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLUN




  • Yazmayı bir yüzleşme eylemi hâline getirmek

    “Her şey, bomboş günlerin, haftaların, ayların ve yılların baş döndürücü biçimde iz bırakmadan o biricik kesinliğe, yani ölüme doğru hızlanarak geçmesinden ibaret.” 
    - Mario Levrero, Boş Sözler

    İnsan -istisnasız- hayatın merkezindeymiş gibi hareket ediyor. Dünya onun etrafında dönüyor sanki ve eşya onun sayesinde ya da onun uğruna varolmuş gibi tavır takınıyor. Sanki varlığa imkân lütfediyor. Her anını kutsayan insanın her yaşadığı, hayatın amacı; her söylediği, hayatın anlamı oluyor. Lüzumsuzluğun da acizlik gibi yeri yok onun kitabında.

    Uruguaylı yazar Mario Levrero, Boş Sözler’de bunun böyle olmadığını anlatmış: İnsanı o dokunulmaz biricikliğinden alarak asıl yerine, evrendeki çokluğun içine bırakmış. Bu açıdan Boş Sözler ismiyle müsemma olmayan bir eser. Bu tamlama için ironi hatta oksimoron demek mümkün.

    Nebula Kitap tarafından neşredilen Boş Sözler’i Türkçeye Başak Güntekin çevirmiş. Yüz yirmi sekiz sayfalık roman üç bölümden oluşuyor fakat salt olay ya da durum hikâyesi diyemeyeceğimiz yapısı için bu bölümlemenin pek bir önemi yok. Romanın başlangıcı, akışı ve bitişi bitimsiz bir sirkülasyonun kesitinden ibaret.

    Eserin hemen başında yazarın kitaba dair bir değerlendirmesi bulunuyor. Levrero burada eserindeki kurgunun “iki ayrı bakış açısı veya metin grubuyla örülü” olduğunu belirterek bu iki bakış açısı veya metin grubunu “Alıştırmalar” ve “Boş Diskur” olarak kategorize ediyor. Eserin tümünü ise bu iki yapının “edebi olma niyetiyle” birleştirilmiş hâli olarak tanımlıyor. Levrero, yine buradaki değerlendirmesinde eserininin basılmadan önce bir “günlüğe benzediğini” söylüyor. Metni okurken ne demek istediği daha net anlaşılıyor zira başlık olarak ‘alıştırma’ veya ‘diskur’ olarak tanımlanan metin gruplarına tarih girilerek başlanmış.

    Romana geçmeden önce yazarın kitapta yer verilen kısa biyografisinin dikkate alınmasında fayda olduğu kanaatineyim. Burada yazarla ilgili verilen bilgiler romanın dili ve içeriğini anlamlandırmayı kolaylaştırıyor. Biyografiden anlaşıldığına göre Mario Levrero sıradışı karakterinin ötesinde psikolojik gerilimleri olan biri ve özel hayatında da bunun yansımaları görülüyor. Bu açıdan Levrero’nun psikososyal durumu romana da yansımış diyebiliriz. Zaten ben anlatıcı tekniğiyle yazılan metin kendini çevresinden tecrit etmeye çalışan bir karakterin iç monologlarından oluşuyor. Kısacası roman otobiyografik bir kesit olarak da değerlendirilebilir.

    Bir Latin Amerika Edebiyatı örneği olmasının yanında Boş Sözler’i en ilginç kılan nokta konusu olsa gerek. Kitap kendinden pek hoşnut olmayan ve bu yüzden davranışlarını değiştirmek isteyen bir insanın durumunu ele alıyor. Davranışsalcı öğretiye göre insanın karakter özelliği ve el yazısı arasında derin bir bağ bulunmaktadır. Romanın başkahramanı bu iddiadan hareketle el yazısını geliştirerek karakterini değiştirebileceği varsayımında bulunuyor ve “alıştırmalar” dediği çalışmalarına başlıyor. Yaptığını “oto-terapi” olarak nitelendiren roman kahramanı el yazısını değiştirdiğinde davranışlarını da değiştirebileceğini düşünüyor. Davranışlarını değiştirerek karakterini değiştirmeyi ve karakterini değiştirerek de karakterini istediği şekilde geliştirmeyi amaçlıyor. Amacına ulaşmak için günlük çalışmalarına geçiyor. Harfleri nasıl yazacağına yönelik notları bir mucidin günlük kayıtlarını anımsatıyor. Yazmayı adeta bir ritüel hâline getirmesinin yanında yaptığının kaligrafi çalışması olmadığını belirtmesi önemli bir detay. Yalnız işler roman kahramanının hesapladığı gibi gitmiyor ve alıştırmalar sırasında büyük bir sorun ortaya çıkıyor. Başarılı olabilmek için sadece el yazısına odaklanmak ve harfleri düzgün yazabilmek gerekmektedir. En önemlisi çalışmada anlamlı metinler ortaya çıkmamalıdır. Yazılanların anlamlı metinler olması hâlinde odak noktası yazının anlamına kayacağı için el yazısı istenildiği oranda gelişmeyecektir. Dolayısıyla karakter değişimi de söz konusu olamayacaktır.

    Romanın kahramanı bu sorunu yazdığı yazıları ‘alıştırmalar’ ve ‘diskur’ olarak kategorize ederek aşmayı deniyor. Fakat her defasında alıştırma kategorisinde sıkıntı yaşıyor. Aynı anda iki şeye konsantre olamadığı düşüncesiyle salt şekle dayalı yazılar yazmayı deniyor ce içerik yerine şekile konsantre olmaya çalışıyor fakat yeterli başarıyı sağlayamıyor. Gelinen aşama roman kahramanının disiplinli çalışmasına engel olduğundan görevini savsaklamasına yol açıyor ve yazma işine aralıklarla devam etmeye başlıyor.

    Boş Sözler psikolojik eşiği yüksek ve biraz da kasvetli bir roman. Kaygıları yer yer depresyona dönüşen roman kahramanı gördüğü rüyalarla gerçeği iç içe geçecek şekilde aktarıyor. Bilinçaltını açığa çıkaran aykırı hayalleri ve antidepresan kullanımı pek de iç açıcı olmayan ruhsal durumunu gösteriyor. Diğer yandan psikolojik açıdan sorunlu gibi görüntü oluşsa da kitapta hayatın gerçekliğine dair önemli detaylara yer verilmiş. Sıradan insanın gündelik hayat içerisinde karşı karşıya geldiği/kaldığı bu durumlara aile içi ilişkiler, iş hayatı, politik atmosfer, sosyal ortam, yalnızlık ve mahremiyet gibi örnekler verilebilir. Bu bağlamda roman kahramanı yazmayı bir yüzleşme eylemi hâline getiriyor. Her ne kadar anlamlı metinler yazmak istemese de diskur kategorisi altında bilimden dine, eğitimden politikaya, sosyal hayattan ekonomiye kadar bir çok konuya değiniyor. Diğer yandan zaman, mekân, ruh, özgürlük, güzellik, ahlak, sevgi gibi kavramlara felsefi bir derinlik kazandırıyor. Kısacası ‘boş sözler’ dolu hâle geliyor ve Mario Levrero nahifçe günlük hayatın edebiyatını yapıyor.

    * Alejandro Zambra’nın Mario Levrero’ya da değindiği Serbest Kürsü’de kitabın “El Discurso Vacío” olan orijinal ismi Türkçeye “Boş Söylev” olarak çevrilmiş. ‘Diskur’ kelimesinin ‘söylev’ şeklindeki çevirisinin anlamsal açıdan maksada ve içeriğe daha uygun olduğu kanaatindeyim.

    Mevlüt Altıntop
    twitter.com/mvlt_ltntp
  • Çap Yayınları Tüm Fasikülleri PDF

    PDF


    İndirme Linki:Çap Yayınları Tüm Fasikülleri PDF

    TELİF HAKKI :Dokümanlarımızı dosya paylaşım sitelerinden almaktayız. Herhangi bir telif hakkı bulunulması durumunda sitemiz hiçbir sorumluluk kabul etmez. Telif Hakkı bulunulması durumunda bizimle iletişime geçildiği taktirde içerik 3 iş günü içerisinde sitemizden kalıcı olarak silinir



    ARKADAŞLAR  PDF PAYLAŞIMLARINDAN HABERDAR OLMAK İÇİN YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLUN




  • YOUTUBE KANALIMI ZİYARET EDİN

    Youtube'da seslendirdiğim şiirleri paylaşıyorum. Youtube kanalıma da abone olursanız sevirim.

    Video Of Day

    ADRES

    Kağıthane/İstanbul

    EMAIL

    omersalihgul@gmail.com
    omersalihgul@hotmail.com