Kitabın Adı : İnatçı Keraban
Kitabın Yazarı : Jules Verne
Kitap Hakkında Bilgi :
Jules Verne bu kez Osmanlı topraklarında...
Bir Ramazan günü bir Hollandalı, uşağıyla birlikte İstanbul'a gelir. Burada, dostu tütün tüccarı Keraban Ağa ile buluşur, onun Üsküdar'daki konağına yemeğe gideceklerdir. Tam da o gün, Boğaz'dan karşıya geçiş için yeni bir vergi konur ama Keraban Ağa'nın bu vergiyi ödemeye hiç niyeti yoktur. On paralık vergiyi ödememekte kararlı olan Keraban Ağa'nın bu inadı, kendisine yüzlerce altına mal olacak zorlu ve ilginç bir Karadeniz yolculuğunu başlatır...
Jules Verne, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu, Türkler ve Karadeniz'le ilgili düşüncelerini serpiştirdiği bu romanında "Osmanlıların en inatçısını" anlatıyor...
Kitabın Özeti :
1880 yılının 16 Ağustos’u İstanbul'luların oruç tuttuğu Ramazan ayı içindeki bir gündür. Hollanda vatandaşı bir tütün tüccarı olan Van Mitten ile uşağı Bruno, bu günde İstanbul’a gelir. Van Mitten ile uşağı Bruno İstanbul sokaklarının niçin bu kadar tenha olduğunu merak etmektedir. Halbuki herkes oruç tuttuğu için İstanbul sokaklarında çok nadir insanlar vardır.
Van Mitten ile Bruno, İstanbul'da dolaştıktan sonra bir şeyler yiyebilmek için İstanbul’un Tophane Meydanı’nda gezinmektedir. Hollandalı tüccar Osmanlı Türkçesini çok rahat konuşabilmektedir. Tüccar Jan Van Mitten ile uşağı Tophane Meydanı’nda gezinirken tesadüfen eski dostu İstanbullu tüccar Keraban Ağa ile karşılaşır. İstanbul’da Hollandalı bir dostu ile karşılaşmaktan çok memnun kalan Keraban Ağa, çok uzaklardan gelen bu misafirlerini iftar için evine davet eder.
Hep beraber Kereban Ağa'nın Üsküdar'daki konağında akşam yemeği yemek için yola çıkarlar. Keraban Ağa’nın evi Üsküdar’da bir tepenin ortasında, serviler altında, Boğaz’a ve İstanbul’a nazır çok güzel manzaralı bir evdir.
Keraban Ağa ve dostları Üsküdar’a geçmek için tam kayığa binecekleri sırada borazanlar ötmeye, trampetler çalınmaya başlar ve üniformalı bir adam elinde tuttuğu kâğıttan şu bildiriyi okur. “Zaptiye Reisi Müşir’in emriyle, bugünden itibaren, İstanbul’dan Üsküdar’a ya da Üsküdar’dan İstanbul’a gitmek için Boğaz’ı geçmek isteyen her şahıs ve her türlü yelkenli ve buharlı teknelerle kayıklar için on paralık bir vergi tesis olunmuştur. Vergiyi ödemeyi reddedenler, hapis ya da para cezasına çarptırılacaktır.”
Lakin Keraban Ağa bu işe çok sinirlenmiş, 10 paralık bu vergiyi ödememek için o müthiş inadı şimdi ortaya çıkmıştır. Olaya çok sinirlenen Keraban Ağa zaptiyelere bağırarak “Bu vergiyi vermemek için, Türkiye’den çıkıp Kırım'ı geçeceğim, Kafkasya'yı aşacak, Anadolu’ya ayak basacak ve Üsküdar’a ulaşacağım” der.
Bunun üzerine Keraban Ağa, Van Mitten ile uşağı Bruno'yu da yanına alarak Üsküdar’a varmak için Kırım ve Kafkasya üzerinden dolaşarak gitmeye karar verir. Atlı araba ile bir ay sürecek bir Karadeniz yolculuğu başlar. On para vergiyi vermeyi kabul etmeyen Keraban Ağa, Üsküdar’a geçmek için yüzlerce altın harcamaya ve aylar sürecek olan bir yolculuğa başlar.
Keraban Ağa, demiryolu gibi yeni ulaşım yollarına da karşıdır. Deniz tuttuğu içinde gemilere binmeyi reddetmektedir. Ağa’nın yeğeni Ahmet de banker Selim'in kızı Amasya ile evlenmek için Keraban Ağa’yı Odesa’da beklemekte, Saffar Ağa da bu güzel kızı kaçırmak için planlar yapmakta ve bir çete kurmaktadır.
Keraban Ağa, tehlikeler, kazalar, maceralarla dolu bir yolculuktan sonra misafirlerini de İstanbul, Trakya, Balkan kıyıları ile Anadolu ile Gürcistan, Rusya, Ukrayna’nın Karadeniz sahillerini gezdirip Üsküdar’daki evine getirmeyi başarmıştır.
Üsküdar'daki evine ulaşınca bir sorun daha ortaya çıkar. Ahmet ve Amasya'nın evleneceği nikâh dairesi Avrupa yakasındadır. Üstelik on paralık vergi hala yürürlüktedir. Kerban Ağa bu defa bütün Karadeniz kıyılarını dolaşmayı göze alamaz. Bu sorun şöyle çözülür. Kıyıdan Kız Kulesi'ne bir halat bağlanır, oradan da karşı kıyıya bir halat atılır. Dönemin ünlü bir cambazı bir el arabasıyla Keraban'ı karşıya geçirmiş, tüm sorunlar çözülmüş, Ahmet ve Amasya’nın da nikâhları kıyılmıştır.