Kitabın Adı : Gülün Adı
Kitabın Yazarı : Umberto Eco
Kitap Hakkında Bilgi :
"Gülün Adı" adlı bu dev romanıyla bir anda dünyanın dört bir yanında ünlenen İtalyan yazarı Umberto Eco, aslında çok yönlü bir bilimadamı. İtalya'da, Bologna Üniversitesinde öğretim üyesi, semiolog, tarihçi; filozof, estetikçi, ortaçağ uzmanı ve James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış biri. Umberto Eco'nun bu ilk romanı, 1980'de İtalya'da ilk yayımlanışından bu yana sayısız basım yaptı ve dünyanın pek çok diline çevrildi. Dünyada olağanüstü bir ilgi uyandıran bu romanın yankıları hala sürüyor. Filmi de dünyada büyük yankılar uyandırdı. Bu romanın başarısında, kuşkusuz, yazarın ortaçağ konusunda derin ve dolaysız bilgisinin büyük payı var. Tam anlamıyla ve her bakımdan ortaçağ dünyasını yansıtmakla birlikte "Gülün Adı" kesinlikle çağdaş bir roman; çağdaş romana yepyeni ve uzun soluk getiren özgün bir roman. Bir anlamda ortaçağda geçen, Hıristiyanlık düşüncesini tartışan tarihsel bir roman, bir anlamda da ustaca kurulmuş polisiye ve sürükleyici bir öykü. Ve en önemlisi olağanüstü bir dil ve benzeri az bulunur bir sanat yapıtıdır.
Kitabın Özeti :
Tarih 1314 yılıdır. Frankfurt'ta beş Alman Prensi, Bavyeralı Ludwig'i imparatorluk tahtına çıkarmış ama Ren Kont'u ve Köln Başpiskoposu ise Avusturyalı Frederick'i , Main'de hükümdar ilan etmiştir. Bir taht için birisi siyasilerin, diğeri ise Pikopos’un atadığı iki imparator vardır.
Bavyera'lı Ludwig, Pikopos’un atadığı Frederick’le savaşarak onu mağlup eder. Fakat Papa XXII Ioannes tarafından afaroz edilir. Kilisenin desteklediği rakibini yenerek gücünü kanıtlayan Ludwig ise Papa'yı sapkınlık ve teamüllere uymamak ile suçlar.
Fransisken Tarikatı Ruhani Meclisi lideri Cesena'lı Michelle, İsa ve havarilerinin yoksul olduğunu ortaya atarak kilisenin ve papazlarında yoksullar gibi yaşaması gerektiğini savunmaktadır. Bu görüş refah, güç ve sınırsız erk kudreti içinde yaşayan Papa’yı ve piskoposları rahatsız etmektedir. Bu düşünceleri de İmparatorun piskoposları seçme, Papanın imparatoru atama gücünü dahi elinde bulundurması gerektiğini düşünen Papa, Cesena'lı Michelle’nin bu görüşlerinden hiç hoşlanmamıştır. Bu yüzden İmparator, kendi çıkarlarına yakın duran Frensiskenleri ve Cesena'lı Michelle’yi desteklemek istemektedir.
Akıllıca davranan Ludwig daha önce yendiği rakibi Frederick ile de anlaşarak, Milano da yapılan bir törenle taç giyer. Ludwig‘in babası, genç Rahip Dom Adso'yu (romanın anlatıcısı) bu törende, Baskerwille'li rahip William ile tanıştırır. William’ın öğrencisi ve yazıcısı olur.
İtalya'nın kuzeyinde bir manastırda anlamsız bir şekilde rahipler ölmektedir. Eski bir sorgucu rahip olan William, olayı araştırmak üzere görevlendirilir. Rahip William yardımcısı Dom Adso’yu da yanına alarak manastıra ulaşırlar. William, manastırın başrahibi Abonne tarafından karşılanır. Abonne soruşturmadan ve William’ın gelecek olmasından habersizdir. William ile başrahip Abonne cinayet üzerine konuşurlar. Minyatür ustası Otranto'lu Adelmo Aedificium doğu kulesinin altında ölü bulunmuştur. İntihar ihtimali oldukça düşük gözükmektedir.
Manastır kütüphanesi çok iyi korunan bir yerdir. Kütüphaneci ve yardımcısı haricindeki diğer kişilerin kütüphane okuma salonu dışındaki diğer bölümlere girişi yasaklanmıştır. El yazması eserler keşişler tarafından yazılıp çoğaltılmaktadır ama hiçbir keşişin yazılan diğer kitaplardan haberi olmamaktadır. Manastır Kütüphanesi “Tinsel bir dolambaç olduğu kadar, dünyasal bir labirenttir. İçeri girebilirsiniz, ama dışarı çıkamazsınız.” Labirent şeklinde tasarlanmış olan kütüphaneye izinsiz giren kişinin çıkması imkânsızdır. Tek bilinmesi gerekenler dinin öğretileridir, bilim ilerlememeli, inanç sarsılmamalıdır.
William, başrahipten, rahipleri sorgulama ve manastırda kitaplık hariç her yerde serbest dolaşma yetkisi alır. Fakat kitaplığa girme yetkisi verilmemiştir. Çünkü kütüphaneci rahip ve yetiştirdiği yardımcısından başka kitaplığa kimsenin girme yetkisi yoktur. Kütüphaneci, kitapları nereye koyacağını, nerede bulacağını, gizlilik derecesini bilmekte ve kitaplar ile kütüphaneyi korumaktadır. Rahipler ise yazı salonunda çalışmaktadır. Kütüphanedeki kitapların bazıları rahipler tarafından okunabilmekte diğer hiç kimse tarafından görülememektedir. Rahipler çalışmalarına yardımcı olması açısından bazı ciltleri okuyabilmek yetkisine sahiptir. Rahip Abonne bu kitaplığın dünyanın en zengin kitaplığı olduğunu, katı kurallarla yıllarca korunduğunu, bu kuralı ihlal edemeyeceğini söyler.
Rahip elyazması hazırlamakta, kopyalar yazmakta, çeviri yapmakta ama kitaplıkta bulunan kitaplar hakkında bilgi sahibi olamamaktadır. Çünkü bazı kitaplar, sapkın ve yalan bilgilerle doludur. Bu yüzden bu kitapların okunmaması gerektiği düşünülmektedir. Bu yüzden de kitaplık içinden çıkılamaz bir labirent şeklinde, yapılmıştır. Kitaplığa, girenin, çıkamayıp yakalanması için. William ve Adso, dünyanın dört bir yanından gelen, her biri diğerinden ilginç rahipler ile tanışır. Yasak kitaplık, William'ın merakını iyice kabartmıştır.
Yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş olan bu manastırda, rahip William ve Adso, cinayetlerin ipuçlarını bulmak için çalışmalara başlar. Yunanca-Arapça çevirmeni Venantius, retorikle uğraşan Benno, kütüphane yardımcısı Brengar, yazmaları kopya eden Aymora, kütüphaneci Malachi ve şifalı otlar uzmanı Severinus’un ölümleri oldukça garip, trajiktir ve gizemlidir. Hepsinin de bir sırrı korumak için ölmüş oldukları fikrini uyandırmaktadır.
Yaşlı keşiş Jorge yenilikçi hayatını buradaki kitapları okumaya adamış ve bu uğurda kör olmuştur. Kör olmasına karşın yasaklı kitabı okumak isteyenler için tuzaklar hazırlamıştır. Örneğin ayin sırasında kitaba dokunan ve parmağına zehir bulaşan kütüphaneci Malachi, tüm keşişlerin gözleri önünde ölmüştür.
William’a güvenmeyen başrahip engizisyon yargıcını manastıra çağırmıştır. Bir ayin sırasında yardımcısı Adso’yu yanına çağıran William gizli geçidin yerini bulduğunu söyler. Kimseye görünmemeye çalışarak gizli bölmeye giderler, şifreyi doğru tahmin edip merdivenlerden çıkarlar, karşılarına siyah cüppeli yaşlı bir rahip çıkar. Yaşlı Rahip “beni buldunuz” der ve elindeki yasaklı kitabı William’a verir, ama her şey göründüğü gibi değildir. William ve Adso’nun gizli bölümden çıkmaları tamamen imkânsız gibidir. William meşaleyle raflardaki kitapları tutuşturarak yolu bulmaya çalışır. William elindeki Poetika’ya sarılarak her şeyin bittiğini düşünmektedir. Çıkışı bulmak imkânsız gibidir...