-->

  • 11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları 6. Ünite Roman, Cumhuriyet Dönemi, Dünya Edebiyatı, Modernizim Akımı


    11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notu 6. Ünite: Roman

    Roman ünitesi şu konulardan oluşmaktadır.

    Cumhuriyet Dönemi’nde roman (1923-1950)
    Cumhuriyet Dönemi’nde roman (1950-1980)
    Modernizm akımı
    Dünya edebiyatında roman
    Anlatım bozuklukları, yazım ve noktalama çalışmaları
    Okunan bir roman hakkında inceleme ve değerlendirme yazısı yazma
    Bir romanı sinemaya uyarlanmış hâliyle karşılaştırma

    Roman Nedir?

    Olmuş ya da olması mümkün olayları kişi, yer, zaman bağlamında anlatan, hikâyeye göre daha uzun, anlatmaya dayalı edebi bir türdür.

    Roman türünün ilk örneği İspanyol yazar Cervantes’in 17. yüzyılda yazdığı Don Kişot adlı eseridir.

    Türk edebiyatında ise ilk yerli roman Şemsettin Sami'nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'tır.

    TÜRK EDEBİYATINDA ROMAN TÜRÜNÜN GELİŞİMİ

    Türk edebiyatında roman türündeki ilk örnekler Tanzimat Dönemi’nde verilmeye başlamıştır (19.yy) Roman türü önce Batı edebiyatından çevirilerle edebiyatımıza girmiştir, daha sonra ilk yerli örnekler verilmiştir.

    * İlk çeviri roman: Yusuf Kâmil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği Telemak
    * İlk yerli roman: Şemsettin Sami’nin yazdığı Taaşşuk-ı Talât ve Fitnat
    * İlk edebî roman: Namık Kemal’in yazdığı İntibah
    * İlk tarihî roman: Namık Kemal’in yazdığı Cezmi
    * İlk köy romanı: Nabizade Nazım’ın yazdığı Karabibik
    * Romantizmden realizme geçişin ilk örneği: Sami Paşazade Sezai’nin yazdığı Sergüzeşt
    * İlk realist roman: Recaizade Mahmut Ekrem’in yazdığı Araba Sevdası
    * İlk psikolojik roman denemesi ve ilk tezli roman: Nabizade Nazım’ın yazdığı Zehra romanıdır.
    * İlk polisiye roman: Ahmet Mithat Efendi'nin - Esrâr-ı Cinayet
    * İlk post-modern roman: Oğuz Atay'ın - Tutunamayanlar

    Türk edebiyatında roman türündeki asıl büyük gelişmeler Servetifünun, Millî Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda olmuştur. Servetifünun yazarı Halit Ziya Uşaklıgil Batılı roman tekniğine uygun olarak kaleme aldığı Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu gibi romanlarıyla ilk roman ustamız olmuştur.

    1923 - 1950 YILLARI ARASINDA TÜRK ROMANI

    1910 yılından itibaren millî duyguların ağır basmasıyla ve Türkçülük akımının etkisiyle millî konulara değinen, Anadolu’yu konu edinen romanlar yazılmaya başlanmıştır.

    1930’lara kadar Millî Edebiyat etkisinde gelişen romanda eskiye karşı yeni değerlerin yüceltilmesi işlenmiştir. Bu dönemde Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi romancılarımız eser vermiştir.

    1930’lardan sonra Türk romanında köylülerin, işçilerin, geçim sıkıntısı çekenlerin yaşamından ve sorunlarından söz edilmeye başlanmıştır. Romanlarda Anadolu coğrafyası ve insanı, köyden kente göçün neden olduğu sorunlar Sadri Ertem, Sabahattin Ali gibi toplumcu–gerçekçi anlayışa bağlı sanatçılar tarafından işlenmiştir.

    İnsanın gerçekliğini psikolojik yönüyle anlatan Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar gibi romancılar da bireyin iç dünyasını esas alan yönelimle romanlar yazmışlardır.

    1923 - 1950 yıllarında sanatçılar, konularını günlük hayattan almışlar, toplum sorunlarını derine inmeden gözlemci–gerçekçi eserler yazmışlardır. Duygusal ve acıklı olaylar üzerine kurulmuş, rastlantılarla gelişen, zengin–yoksul, iyi–kötü gibi kalıplaşmış tiplerin işlendiği romanlar ortaya konmuştur.

    1940’lardan itibaren II. Dünya Savaşı’nın yıkımları, iki kutuplu bir dünyada kendine yer açma çabaları, sanayileşmenin getirdiği problemler, iç ve dış göç olguları romanlarda işlenmiştir. Bu dönemde yazarlar çok iyi tanıdıkları yöreleri, o yörelerin insanlarını hayat mücadeleleri ve yaşama biçimleriyle yansıtmaya özen göstermişlerdir. Bu dönemin romancılığında görülen en önemli yönelimlerden biri de köy romancılığıdır. Köy gerçeği romanlarda etkili biçimde ele alınmıştır. Kasaba ve şehirlerde yaşayan dar gelirli insanların içinde yaşadıkları toplumsal düzen de giderek romanlarda ele alınmıştır. Türk kadınının çağdaşlaşmak için verdiği mücadele başta olmak üzere, ekonomik bağımsızlığı, kadın–erkek münasebetleri, kadının aile ve toplum içindeki yeri, durumu da romanlarda ele alınmıştır.

    1950-1980 YILLARINDA CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ROMANI

    1950-1980 arasında roman türü farklı eğilimlerle gelişimini sürdürmüştür.
    Toplumcu gerçekçi, bireyin iç dünyasını esas alan modernist millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan özelliklere sahiptir.

    Toplumcu - gerçekçiler : Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Fakir Baykurt gibi toplumcu gerçekçi yazarlar; toprak kavgaları, tarımın makineleşmesi, köyden kente göç gibi toplumsal konuları romanlarında ele almışlardır.

    Bireyin iç dünyasını esas alan romanlar : Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Samiha Ayverdi bireyin iç dünyasını esas alan romanlar yazmışlardır.

    Modernist romanlar : Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu modernist çizgide romanlar vermişlerdir.

    Millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan romanlar : Hüseyin Nihal Atsız, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Bahaeddin Özkişi, Münevver Ayaşlı, Emine Işınsu, Sevinç Çokum millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan romanlar yazmışlardır.

    1950-1980 Cumhuriyet Dönemi'ndeki Önemli Romanlar

    Kemal Tahir ➝ Devlet Ana, Yorgun Savaşçı
    Orhan Kemal ➝ Cemile, Murtaza
    Yaşar Kemal ➝ İnce Memed, Yılanı Öldürseler
    Fakir Baykurt ➝ Tırpan, Yılanların Öcü
    Peyami Safa ➝ Yalnızız
    Ahmet Hamdi Tanpınar ➝ Saatleri Ayarlama Enstitüsü
    Tarık Buğra ➝ Küçük Ağa, İbişin Rüyası
    Yusuf Atılgan ➝ Aylak Adam, Anayurt Oteli
    Oğuz Atay ➝ Tutunamayanlar, Bir Bilim Adamının Romanı
    Ferit Edgü ➝ Hakkâri’de Bir Mevsim
    Adalet Ağaoğlu ➝ Fikrimin İnce Gülü, Bir Düğün Gecesi
    Hüseyin Nihal Atsız ➝ Ruh Adam
    Mustafa Necati Sepetçioğlu ➝ Kilit, Çatı
    Bahaeddin Özkişi ➝ Sokakta, Köse Kadı

    Orhan Kemal - Murtaza Romanı

    Orhan Kemal’in toplumcu gerçekçi anlayışla yazdığı Murtaza adlı roman, 1952 yılında önce gazetede tefrika edilir ve aynı yıl kitap olarak yayımlanır. Eser eklemeler yapılarak 1969’da yeniden yayımlanır. Büyük ilgi gören roman 1965’te Murtaza, 1984’te ise Bekçi adıyla iki kez sinemaya uyarlanır; tiyatro eseri olarak da sahnelenir.

    Romandaki olaylar, II. Dünya Savaşı sonrasında, Adana’da geçmektedir. Yazar; bu eserinde bir fabrikada gece kontrolörü olan, görevini her şeyin üstünde tutan, saf bir adam çevresinde gelişen olayları toplumcu gerçekçiliğe bağlı kalarak yansıtmıştır.

    ROMANDA MODERNİZM

    19. yüzyılda büyük gelişme sağlayan geleneksel roman anlayışı devam ederken 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yeni bir roman anlayışı ortaya çıkar. Aydınlanmayla birlikte oluşan, hümanizm ve demokrasi temeli üzerine yükselen bir düşünce sistemi olan modernizm, birçok alanı olduğu gibi romanı da etkilemiştir.

    I ve II. Dünya Savaşları’nın insanlık üzerindeki yıkıcı etkileri modernizmin doğuşunda büyük rol oynamıştır. “İnsan, yaşadığı dünyada hep acılarıyla baş başa kalmış ve yalnızlıktan kurtulamamıştır. Öyleyse insanın bu durumunu anlatmak gerekir.” görüşünden hareket eden modernist romancılar, geleneksel romancıların aksine kişilerin iç dünyalarını romanlarına katmayı ve “dün–bugün–yarın”dan oluşan zaman zincirini kırmayı hedeflerler.

    Kişilerin anılarını ve bilgilerini, kafalarından neler geçtiğini, dillerinden dökülmeyip kalplerine gömdüklerini okuyucuya aktarabilmek için bilinç akışı, iç konuşma ve iç diyalog gibi teknikleri kullanırlar. Sinemadan aldıkları geriye dönüş tekniği ile de keskin zaman zincirini kırmayı amaçlarlar. Bu teknikler sayesinde okuyucu hem karakterler hakkında daha doğru bilgiler edinir hem de bugünün durdurulduğu, geçmişin araya girdiği iç içe geçmiş zaman ve olaylardan oluşan bir hikâye okur.

    Modernist romanlarda neden–sonuç ilişkisi ortadan kalkmıştır. Roman, en baştan başlamak veya belirli bir biçimle bitmek zorunda değildir. Yazar, insan dışındaki dünyayı yalın biçimde yansıtmaktan kaçınır, geleneksel anlatımın dışına çıkar, yer yer alegorik anlatımdan yararlanır, kelimelerin çağrışım gücünden yararlanarak şiirsel bir dil kullanır. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanında da başı ve sonu belli olan bir olay yoktur. Mekân, kişi, olay yerine bireyin iç dünyasına yönelme söz konusudur.

    Modernist yazarlar, tek bir cümlenin bile atlanamayacağı bir yapı kurarlar. Bu yapı bilinçli kurgulanmış bir yapıdır ve okuru etkin kılar. Bu tür romanlarda en önemli tema yabancılaşmadır. Çoklu anlatıcı, çoklu bakış açısı da modernist romanların başka bir özelliğidir.

    Modernist Romanlarda Anlatım

    Anlatı türlerinde anlatıcı ile eser arasında önemli bir bağ bulunur. Anlatım teknikleri; yazarın duygu, düşünce, hayal, bilgi vb. dünyasını okuyucuya ilettiği en önemli araçlardan biridir. Yazar, eserinin konusuna, temasına ve amacına uygun olan anlatım tekniklerini kullanarak okuyucuya ulaşmak ister.

    Klasik anlatı türleri, yapı ve içerik bakımından karmaşık değildir. Ancak modern anlatı türlerinde yeni anlatım teknikleri kullanılmış, bu da anlatımda çeşitliliğin artmasını sağlamıştır. Modernist romanlarda özellikle bilinç akışı, iç çözümleme, geriye dönüş tekniklerinden sıklıkla yararlanılır.

    Modernist Romanlarda Bilinç Akışı Tekniği

    Bilinç akışı tekniği, özellikle psikolojik eserlerde kullanılan bir teknik olup bireyin gizli yönlerini belirten etkili bir yöntemdir. Bu teknikte karakterin düşünceleri olduğu gibi ifade edilmeye çalışılır.

    Yazarlar, kronolojik zamana bağlı kalmaksızın, insanın bilinçaltının derinliklerine inebilirler. Bilinç akışı tekniğinde karakterin kesik cümlelerle, bir bütünlük içermeyen, çoğu zaman mantıksal çizginin dışına taşan karmaşası dile getirilir. Kahramanın kafasından geçenler düzensiz bir şekilde, çağrışımlarla farklı yönlere gider. Burada, roman karakterinin anlattıklarının çoğunda geçmişle şimdiki zaman, gerçekler hayal, kendi iç hesaplaşmaları bir aradadır. Bu teknikte duygu ve düşüncelerdeki karmaşıklık dikkati çeker. Tutunamayanlar romanından alınan aşağıdaki parça bilinç akışı tekniğine örnektir.

    Örnek: "Sizlere uğramadan edemedim. Şehri çok güzel ve değişmiş buldum. Yeni taşındığınız evi bulmakta güçlük çekmedim. Oğlunuz çok büyümüş. İnşallah büyüyünce sen de Turgut amcan gibi mühendis olursun. Daha beter olsun. Nermin ne yapıyor. İyidir, selam ve sevgileri var. İnşallah bir dahaki sefere onu da getiririm. Sen derslerine çalışıyor musun bakayım? Kaşlarını çattı. Amcalar bazen kaşlarını çatar, onlara güven olmaz. Süheyla’yı hatırlayacaksınız, teyzemin gelini. Nermin’le birlikte geliniz bir dahaki sefere. Geliriz dedik ya uzatmayın. Gitmiş kadar oldum."

    Modernist Romanlarda İç Çözümleme Tekniği

    İç çözümleme, anlatı türleri içinde kahramanların iç dünyasının, duygu, düşünce ve hayallerininyazar tarafından ifade edildiği bir anlatım tekniğidir. Bu tekniği kullanan yazar, mümkün olduğuncaobjektif olur. İç çözümleme tekniği kahramanların tanıtımına yardım ettiği gibi anlatımın gerçekliğe daha da yakın olmasını sağlar.

    Örnek: “Turgut, önündeki direksiyona, belli etmek istemediği bir çekingenlikle bakıyordu. Kimse sezmeden, korkusunu fark etmeden, bu inatçı ve onu tanımayan sertlikle nasıl uyuşabilecekti? Öğrendikten sonra, bütün zorluklar geride kaldıktan sonra vücudun her parçasında, başlangıçta bu makine kadar kör ve inatçı olan direnmenin yumuşadığını, mümkün olduğunu gördüğü zaman, yazık ki geçiş süresini unutuverir insan.”

    Modernist Romanlarda Geriye Dönüş Tekniği

    Geriye dönüş, zamanın kurgusuyla ilgili bir tekniktir. Anlatıcı, şimdiki zamandan önceki zamanlara giderek kahramanın geçmişinde meydana gelmiş bir veya birkaç olayını anımsatır. Geriye dönüş tekniği, konunun daha iyi anlaşılmasında, kahramanların tanıtılmasında ve olayların sebeplerinin ortaya konmasında anlatıcıya yardımcı olur. Tutunamayanlar adlı romandan alınan aşağıdaki parça geriye dönüş tekniğine örnektir.

    Örnek: “Üniversitede ders çalışırken de Selim, arkadaşlarına böyle takılırdı. Kim çıkarmıştı bu sözü?Kenan çıkarmıştı. Yüksek matematikten haziranda geçince, Selim’le bir olup, etüd odasında, çalışmaya çalışan Turgut’un baş ucundan ayrılmamışlardı. Kenan, Selim’in okulda tanıdığı ilk insandı. Turgut’un onları ilk farkettiği gün, sıranın üstüne bir şeyler yazıyorlardı.”

    DÜNYA EDEBİYATINDA ROMAN

    İspanyol yazar Cervantes’in (Servantes) Don Quijote (Don Kişot) adlı eseri, roman türünün başarılı ilk örneği kabul edilir.

    Fransız Edebiyatı :

    Victor Hugo ➞ Sefiller, Notre Dame’ın Kamburu
    Balzac ➞ Vadideki Zambak, Goriot Baba
    Gustave Flaubert ➞ Madam Bovary
    Stendhal ➞ Kırmızı ve Siyah,
    Emile Zola ➞ Nana

    Alman Edebiyatı :

    Goethe ➞ Genç Werther’in Acıları
    Thomas Mann ➞ Buddenbrook (Budenbrok) Ailesi

    İngiliz Edebiyatı :

    Charles Dickens ➞ İki Şehrin Hikâyesi, Oliver Twist
    Daniel Defoe ➞ Robinson Crusoe

    Rus Edebiyatı :

    Dostoyevski ➞ Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler
    Tolstoy ➞ Anna Karenina, Savaş ve Barış
    Gogol ➞ Ölü Canlar, Palto
    Puşkin ➞ Yüzbaşının Kızı
    Gorki ➞ Ana, Benim Üniversitelerim
    Turgenyev ➞ Babalar ve Oğullar

    Amerikan Edebiyatı :

    Jack London ➞ Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş
    John Steinbeck ➞ Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri
    Ernest Hemingway ➞ Yaşlı Adam ve Deniz, Çanlar Kimin İçin Çalıyor

    Kırgız Edebiyatı :

    Cengiz Aytmatov ➞ Gün Olur Asra Bedel, Beyaz Gemi

    Not: Ernest Hemingway, 1952’de yazdığı Yaşlı Adam ve Deniz adlı romanında yaşlı bir balıkçının okyanusta geçen mücadele dolu birkaç gününü anlatmıştır. Bu romanda yazar kendi maceracı kişiliğini de yansıtmıştır. Eserde yenilgi, galibiyet, korku, cesaret, merhamet, talih gibi temalar çevresinde insanın mücadeleci yönü yansıtılmıştır. Bu eser, yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasında önemli bir rol oynamıştır. Eser, birkaç kez sinemaya uyarlanmıştır.
  • YOUTUBE KANALIMI ZİYARET EDİN

    Youtube'da seslendirdiğim şiirleri paylaşıyorum. Youtube kanalıma da abone olursanız sevirim.

    Video Of Day

    ADRES

    Kağıthane/İstanbul

    EMAIL

    omersalihgul@gmail.com
    omersalihgul@hotmail.com