Kitabın Adı : Galata’nın Tembel Martısı
Kitabın Yazarı : Behiç Ak
Kitap Hakkında Bilgi :
Her yaştan okurun belleğinde silinmez bir yer edinen sanatçı Behiç Ak, “Gülümseten Öyküler”inin yedincisinde, kentlerde insanların öteki canlılarla bir arada yaşayabilmeleri, onların yaşam hakkına saygı göstermeleri üzerine düşündürüyor. İstanbul’un tarihsel simgelerinden Galata Kulesi’ni merkez alan öykü, mahalle kültürünü yansıtırken, sosyal sorumluluğun küçük bir toplulukta nasıl filizlendiğini de anlatıyor. İletişimi kolaylaştıran teknolojik olanakların, bir yandan insanı nasıl yabancılaştırdığına, bilgi kirliliğine yol açtığına ve sosyal paylaşım ağlarının “sanallığına” da değinen öykü, eşsiz bir kent masalı.
Ağabeyi Emre’nin tersine, Hülya’nın internetle de teknolojiyle de işi yoktu. Hayvanların dilinden anlar, mesajlarını bile güvercinlerle iletirdi o. Komşu oldukları Galata Kulesi’nde onarım başlayacağını, kulenin çepeçevre bir inşaat perdesiyle kapatılacağını öğrenince, çok endişelendi. Çünkü, kulenin taşları arasında ebabil yuvaları vardı. Ebabil yavrularını kurtarmak için el ele veren iki kardeş, belediyeye dertlerini anlatabilmek için çeşitli yöntemler düşündüler. Peki ya mahallenin martısı Murteza, yavruları kurtarmak için yerinden kıpırdayacak mıydı acaba?..
Kitabın Özeti :
Galata'nın Tembel Martısı on yedi bölümden oluşur. Kitap konu olarak hayvan sevgisi, çevre duyarlılığı ve teknolojinin doğru kullanımı gibi pek çok konuya değinir.
Fizik öğretmeni Rafet Bey ve veteriner Sevgi Hanım evlidir. Baba Rafet Bey, gününün büyük bir bölümünü Galata Kulesi’ne bakan odasında kitap okuyarak geçirir. Anne Sevgi Hanım ise Tırmık adlı muayenehanesinde, şeker hastası kedileri, kanadı kırık yavru martıları, yaralı balıkları, kalbi kırılmış köpekleri tedavi eder. Emre adında bir oğulları ve Hülya adlı bir kızları vardır. Emre ile Hülya birbirlerinden oldukça farklıdır. Emre adeta teknoloji bağımlısı olan ve babasının fizik bilgisinden de yararlanarak icatlar yapan bir çocuktur. Hülya ise abisinin aksine teknolojiden uzak, hayvanlara yakın bir çocuktur. Bütün hayvanlarla özellikle de kuşlarla arası çok iyidir. Dört tane güvercini vardır ve gerektiğinde çeşitli yerlere, güvercinleriyle mektuplar yollar. Birbirinden çok farklı bireylerden oluşan bu aile Galata Kulesi'nin karşısında bir evde oturur.
Rafet Bey bir gün sevinçle çocuklarına, eski bir arabada yaşayan çiçekçi Oktay Bey'in Konya'ya gidip akrabalarıyla yaşayacağını söyler. Ama Hülya babasının aksine bu habere neredeyse hiç sevinmez. Çünkü Oktay Bey giderse, Oktay Bey'le yaşayan tembel martının yapayalnız kalacağını bilir. Rafet Bey ayrıca Galata Kulesi'nin onarılacağını ve bu onarım sırasında güvenlik için kulenin etrafına koruyucu tül gerileceğini de söyler. Durumdan zaten haberdar olan Hülya bu haberden de hiç hoşlanmaz. Çünkü bu tül Galata Kulesi'ne yuva yapan ebabil kuşlarının yuvada kalan yavrularını beslemesine engel olacaktır. Böylece aç kalan yavru ebabil kuşları bir iki gün içinde ölecektir. Bu duruma engel olmak için ise tülün kaldırılması gerekir. Tülün kaldırılmasını sağlamak için hep birlikte onarım çalışmasında görevli mimarla görüşürler. Ama ilk işinin heyecanı içinde olan mimar, bu durumu pek ciddiye almaz.
Bunun üzerine Rafet Bey belediyeye gider. Ama saatlerce pek çok kişiyle görüşmesine rağmen tülün kaldırılmasını sağlayamaz. O, belediyede çözüm ararken Emre ve Hülya da internet yoluyla çözüm ararlar. Emre binlerce kişiyi bu durumdan haberdar eder. Ama bu da tülün kaldırılması için çözüm olmaz.
Ertesi gün açlığa ve susuzluğa dayanamayan ilk yavru ebabil kuşu kuleden düşerek ölür. O sırada üzüntüyle ölen kuşa bakan Hülya başka bir kuşun da düştüğüne şahit olur. Ama bu kez düşen kuş henüz yaşadığı için kuşu hemen annesinin veteriner kliniğine götürür. Ölü kuşu da yolda karşılaştığı mimarın avucuna koyar. Böylece mimar ne kadar büyük bir hata yaptığını anlayarak harekete geçer. Ama bu kez de yetkililer mimarı dikkate almaz. Böylece Hülya güvercinlerini çağırır ve ölü kuşu belediyedeki bir yetkilinin görmesini sağlar. Ölü kuşu gören yetkili durumun ciddiyetini anlar ve tülün kaldırılmasını sağlar. Böylece yavru ebabil kuşları kurtulur.
Hülya sevinçle normal hayatına dönünce Oktay Bey'in gidişi ve kim olduğu belli olmayan garip adamla ilgilenmeye başlar. Oktay Bey hakkında haddinden fazla şey bilen bu adam Hülya'yı çok meraklandırır. Sonunda Hülya, bu adamın Oktay Bey'in ta kendisi olduğunu anlayınca ona, neden kılık değiştirdiğini sorar. Böylece Oktay Bey'in küçük bir martıyı beslediğini ve bu yüzden martı ailesinin ona düşman olduğunu öğrenir. Oktay Bey'in aslında hiçbir yere gitmediğini, sadece kendisini nerede görse saldıran martılardan kurtulmak için sürekli kılık değiştirdiğini anlar. Bu yüzden de Oktay Bey'e yardım etmek ister.
Hülya, Oktay Bey'in martılardan kurtulması için artık uçmayı bile unutan tembel martının diğer martıların arasına karışması gerektiğini düşünür. Düşüncesini Oktay Bey'le ve abisi Emre'yle paylaşır. Emre bu sorunu çözebileceğinden emin olarak bir araç tasarlar. Uçak şeklindeki aracın alt kısmında iki tane kıskaç bulunur. Emre uzaktan kumanda ile yönettiği aracıyla tembel martıyı yakalar ve aracı biraz yükseltip martıyı bırakır. Her gün yeniden yakaladığı martıyı sürekli biraz daha yukarıdan bırakmaya başlar. Sonunda tembel martı eskisi gibi uçar ve diğer martıların arasına karışır. Tembel martı diğer martıların arasına girince Oktay Bey de martılardan kurtularak eski haline döner.