Kitabın Adı : Zaman Makinesi
Kitabın Yazarı : H.G. Wells
Zaman Makinesi, Wells'in ilk olarak okul gazetesinde yayınladığı bir öyküden hareketle kaleme aldığı kısa romanıdır. 1895'ten beri bilimkurgunun önde gelen eserlerinden biri oldu. Hem geleceği hayal etmek hem de biliminsanının karakterini göstermek adına derin saptamalarda bulunan, politik göndermelerle yüklü bu distopya, hâlâ gerçekleştiremediğimiz bir fantezinin peşinden yıllardır sürüklüyor bizi.
Zamana karşı bir makinenin, ölümlülüğe karşı bir yaşamın hikâyesi bu. Wells'in en büyük üç romanından biri olan Zaman Makinesi'ni okurken, hepimiz bir Zaman Yolcusu'yuz!
Kitabın Özeti :
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında, değerli bir bilim adamı, İngiltere'deki evinde misafir ettiği konuklarına bir gösteri sunar. Bu gösteride, kendi yaptığı bir cihazı herkesin gözü önünde yok eder. Hayretle ne olduğunu soran gözlere, verdiği cevap, şekli kafese benzeyen bu aletin zamanda bir yolculuğa çıkarttığıdır. Misafirler, bilim adamına karşı saygılarından, bu açıklamayı duyduktan sonra akıllarına ilk gelenleri söylemezler, sadece ufak tepkiler vermekle yetinirler. Kimse farkında olmadan bilim adamı, büyük bir tutku ile içerdeki başka bir odaya girer, misafirler yemekteyken, diğerlerinin haberi olmadan bir insanı taşıyabilecek büyüklükteki ikinci bir zaman makinesi ile yolculuğa çıkar. Geriye döndüğünde, misafirler sadece bir kaç dakikalarını harcamışlardır. Oysa bilim adamı günlerdir hiç yıkanmamış bir insan görüntüsündedir. Üstü başı kir içindedir, yıpranmış ve yorgun görünmektedir. Neler olduğunu anlamayan misafirlere hikayesini anlatır.
Misafirlerden editörlük yapan arkadaşı, bunu haber yapacağını düşünerek diğerleri gibi bilim adamının anlattıklarını can kulağı ile dinler. Zaman gezgini bilim adamı, yolculuğunu anlatırken, ilk önce güneşin ve ayın daha hızlı hareket ettiğinden söz eder. Daha sonra zaman makinesindeki manivelaları daha çok çevirerek hızını artırdığından söz eder. Çevresindekilerin jet hızında değiştiğinden, bir süre sonra evinin duvarlarının kaybolduğundan ve makinadaki zamanı gösteren cihazın sıfırlarının arttığından sözeder. Dışarıda insanlığın bir savaş yaşadığını, evlerin yıkıldığını farketmiştir. Büyük bir yıkım gözlerinin önünden birkaç dakikada geçer. Gerçekte ise bu sürecin çok uzun olduğunu zaman sayacından farketmiştir. Etraf bir süre sabit karanlığa gömülmüş daha sonra tekrar ağaçlar ve bitkiler yeşermeye başlamıştır. Güneş tekrar gökyüzünde hızlı dairesel hareketine başlamıştır. Tekrar ay ve yıldızları görebilmektedir. Yıldızların uzun süreli yer değiştirmelerini hızlı bir film seyreder gibi gözlemleyebilmektedir.
Sonunda zaman makinasının üstünedeki manivelaları ters yöne çevirmeye başlar. Güneşin hareketinin yavaşladığını hemen farkeder. Zamanda yaptığı yolculuk yavaşlayan bir ivme ile sona erer. Zaman gezgini, zamanda ileri doğru bir yolculuk yapmıştır. Geldiği yıl 802701 dir. Yemyeşil cennet gibi bir yerdedir. Etrafında bugünkü insanlardan daha kısa boylu, sürekli gülen ve sevgi içinde yaşayan herkesin tek tip kıyafet giydiği bir toplum vardır. Toplulukla kısa sürede ilişki kurar. Bu toplulukla konuşmayı beceremese de, sevgi dolu topluluk onu hemen kabul eder. Bu topluluktan en yakın arkadaşı bir geleceğin kadın insanıdır. Bu arkadaşı ile dünyayı kısa sürede keşfeder.
Zaman makinesi ile Sekiz Yüz İki Bin Yedi Yüz Bir yılına giden Zaman Gezgini orada tamamıyla farklı bir dünya ile karşılaşır. Alışmaya ve çözümlemeye çalıştığı bu zamana ise Altın Çağ der. Orada insan ırkının iki farklı türe ayrıldığını görür. Morlock'lar ve Eloi'lerin yaşantılarına tanık olur. Sevimli, cüce ve tembel olan Eloi'lerin mükemmele yakım bir yaşam sürmelerine şahit olurken canavarımsı ve vahşi Morlock'ların yeraltında karanlığa hapsolduğunu görür.
Geleceğin dünyası cennet gibi bir yerdir. Kimse kimse ile kavga etmemekte, topluluk zamanını tarım ve çiftçilik dışında geceleri ateşin etrafında şarkılar söyleyerek geçirmektedir. Zaman gezgini bile kısa sürede bu şarkılara kulağını alıştırarak mutlu vakit geçirmeye başlamıştır. Zaman yolculuğu sırasında gördüğü yıkım onu korkutmuş olsa da, dünyanın bu hali ona inanılmaz gelerek çok mutlu etmiştir.
İlerleyen günlerde zaman makinesinin ortadan kaybolduğunu farkeder. Bu sevimli dostlarının makineyi bir yere götürdüklerinden şüphelenir. Fakat daha sonra farkeder ki, bu dünyada yalnız bu tek tip geleceğin insanları yaşamamaktadır. Yer altında, farklı bir evrim geçirmiş ve yiyecekleri tükendiği için bu sevimli insanları bile yiyen bir tür yaşamaktadır. Geleceğin sisteminde yer altında kurulan büyük endüstiriyel şehirler, gözlerini karanlığa alıştırarak evrimleşen geleceğin ikinci insan türünden yukarıdaki mutlu topluluk da çok korkmaktadır.
Zaman gezgini, makinesini tekrar ele geçirip, geriye dönebilmek için, karanlık dünyaya iner. Fakat yer altında, vahşi denebilecek bu toplumdan o da korkar. Tam aklını kaçırmak üzereyken zaman makinesine ulaşır ve geri döner. Masada hala yemek yemekte olan misafirlere hikayesini anlatır. Kendisi bile bir an için rüya gördüğünü düşünür, fakat herkes kanayan ayağının ve elinin yüzünün kir içinde olduğunun farkındadır.
Yemeğin sonunda editör arkadaşına bir kaç gün sonra daha detaylı görüşmek üzere randevu verir. Bir kaç gün sonra editör arkadaşı geldiğin de, bilim adamını elinde bir kamera ve sırtında bir çantayla görür. Bilim adamının ona birkaç dakika sonra herşeyi ispatlayacağını söylemesine bir mana veremez ve içerideki odaya girerken o da masanın üzerindeki gazeteyi okumaya başlar. Biraz sonra çığlığın geldiği odaya girer, fakat bilim adamını göremez. Zaman makinesi olduğu iddia edilen nesnenin de odada olmadığını fark ederken, bilim adamını sonsuza dek bekleyeceği aklına gelmemiştir.