Fatih Muhammet Atasever de şiirlerine İtibar dergisinden aşina olduğumuz bir isim. Kitabı Türkçe Karakter, temmuz ayında Profil Kitap'tan çıktı. Atasever kitabına bu adı vermemiş olsaydı da biz onun bu yaptığının, şiir adına bir karakter ortaya koymak olduğunu söyleyip kenara çekilebilirdik.
Atasever’in şiirinin katmanlı bir yapısı var. Çağrışıma dayalı imgesel yoğunluklu bir şiir var karşımızda. Bu yanıyla kendini kolay ele vermeyen, okuyucudan dikkat ve çaba isteyen bir üslup. Self- Determination şiirinde şöyle diyor mesela şair:
"Öyle ki
ikna edilmemiş bir tek ölüm kalır
dayım zeytinlikte vurdu kendini
Misak-ı millîyi elbet bilir
Kuba motorla da ağılabilir göğe
anladık."
Bunun gibi imgesel anlatımın yoğun, mısra arası anlam geçişlerinin hızlı olduğu şiirler okuyucuyu şiirden koparabilir ama sabredilip bütünü görünce kendini ele veren bir şiir yapısından bahsediyorum. Bu riskli işi başarıyla kotarıyor bence Atasever.
Onlarca tanım arasından şiire dair en benimsediğim “içe ve derine doğru bir işçilik” olduğu varsayımı. Atasever de şiir yoluyla içe ve derine doğru bir yolculuğa çıkıp, ölümle hayatla ve sevgiyle bir hesaplaşmaya giriyor. Aynı zamanda bir anlamlandırma çabası bu.
"Göstermek gibi olmasın 23 oluyorum / yerde bulsan sayacaksın / kaç kez düştüğünü" diye belirtiyor 20 Aralık şiirinde Atasever.
"Uzun süren bir intihara ara vermişim gibi / bana veciz bir söz verin / yoksa öleceğim" diyor 144P şiirinde.
Yeri gelmişken söyleyelim. Başlıklar okuyucuyu şiire alıştırır ve kendi dünyasına davet eder. Bir nevi kapısıdır yani şiirin. Atasever fazla cesur davranıp okuyucuyu hesaba katmıyor diye düşünüyorum. Şair ve öykücülerle yapılan söyleşilerde dikkatimi çeken şeylerden biri de ilk kitaplarıyla ilgili sorulara okuyucuyu hesaba katmadıklarını itiraf etmeleriydi. Ama işin doğası biraz böyle galiba. Atasever’in bazı başlıkları şöyle. 144P, 20 Aralık, Found Footage, Self- Determination gibi. Dil konusuna değinecek olursak Atasever’in akıcı, rahat bir üslubu var. 92 doğumlu genç bir şaire göre oldukça iyi. Sözü uzatmadan tasarruflu kullanarak söylemeye çabalıyor derdini. Oturma İzni gibi lirik şiirlerinde dili daha da yumuşuyor örneğin.
"Oturma izni alamam diye kalbine
gündemine düşmüyor yüzüm, olsun
elini çabuk tutar suçu üstlenirim."
En dikkatimi çeken şiiri ise İlk Görüşte oldu. Şöyle diyor bir yerinde şiirin:
"Yemin ederim her bakışta
karşılıklı oturabileceğin bir kalbim var
bir tek o götürebilir seni İstanbul’a."
Harold Bloom bir şairin şiir yazarak dünyada kendine yer açmaya çalıştığını söylüyor. Fatih M. Atasever de şiiriyle yabancıladığı bu dünyada kendine yer açmaya ve kızgınlığını dışa vurmaya çalışıyor. Her şairin olduğu gibi Atasever’in de dünyayla arasında pürüzler var ve şiir yoluyla o pürüzlerle uğraşıyor. Bana kalırsa Türk şiirinde de kendine yer açmış bulunuyor.
Kenan Yusuf Taşkın
twitter.com/knnysf