-->

  • Dede Korkut Hikayeleri - Kazılık Koca Oğlu Yigenek Destanı


    Kazılık Koca Oğlu Yigenek Destanı

    Kam Gön oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı. Kara yerin üzerine ak otağını dikmişti. Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti. Bin yerde ipek halıcığı döşenmişti. İç Oğuz, Dış Oğuz beyleri sohbete toplanmıştı. Yeme içme idi.

    Kazılık Koca derlerdi bir kişi var idi. Bayındır Han’ın veziri idi. Şarabın keskini başına çıktı. Kaba dizi üzerine çöktü. Bayındır Han’dan akın diledi. Bayındır Han izin verdi. Nereye istersen git dedi.

    Kazılık Koca iş görmüş, işe yarar adamdı. İşe yarar yaşlılarını yanına topladı, teçhizat ve levazımı ile yola girdi. Çok dağlar, dere tepe geçti. Günlerden bir gün Düzmürd Kalesi’ne geldi. Karadeniz kenarında idi. Ona erişip kondular.

    O kalenin bir tekürü var idi. Adına Arşın oğlu Direk Tekür derlerdi. O kafirin altmış arşın boyu var idi. Altmış batman gürz vururdu, çok kuvvetli yay çekerdi. Kazılık Koca kaleye yetişir yetişmez cenge başladı. Sonra o tekür kaleden dışarı çıktı, meydana girdi, er diledi. Kazılık Koca onu görür görmez yel gibi yetişti, tutkal gibi yapıştı. Kafirin ensesine bir kılıç vurdu, zerre kadar kestiremedi. Sıra kafire geldi. O altmış batman gürz ile Kazılık Koca’ya tepeden aşağı tutup çaldı. Yalan dünya başına dar oldu düdük gibi kan fışkırdı. Kazılık Koca’yı yakalayıp tutup kaleye koydular. Yiğitleri durmayıp kaçtılar. Kazılık Koca tam on altı yıl kalede esir oldu. Sonra Emen derlerdi bir kişi altı kerre varıp kaleyi alamadı.

    Meğer hanım, Kazılık Koca esir olduğu vakit bir oğlancığı var idi. Bir yaşında idi. On beş yaşına girdi, yiğit oldu. Babasını öldü biliyordu. Yasak eylemişlerdi, esir olduğunu oğlandan saklıyorlardı. O oğlanın adına Yigenek derlerdi.

    Günlerden bir gün Yigenek oturup beyler ile sohbet ederken, Kara Göne oğlu Budak ile uyuşamadı. Birbirine söz atıştılar. Budak der: Burada boş laf edip ne yapıyorsun, mademki er diliyorsun, varıp babanı kurtarsana, on altı yıldır esirdir dedi. Yigenek bu haberi işitince yüreği oynadı, kara bağrı sarsıldı. Kalktı. Bayındır Han’ın huzuruna vardı, yere yüz koydu, der:

    Sabah erken sapa yerde dikilince ak otağa
    Atlas ile yapılınca mavi gölgelikli
    Tavla tavla çekilince yiğit atlı
    Çağınp yardım isteyince bol çavuşla
    Çalkandığında yağ dökülen bol nimetli
    Darda kalmış yiğidin arkası
    Zavallının biçarenin ümidi
    Türkistanın direği
    Yırtıcı kuşun yavrusu
    Amıt suyunun aslanı
    Karacuğun kaplanı
    Devletli han medet

    Bana asker ver, beni babamın esir olduğu kaleye gönder dedi.

    Bayındır Han buyurdu, yirmi dört sancak beyi gelsin dedi. Önce Demirpakı Derbendinde bey olan, kargı mızrak ucunda er böğürten, hasıma yetiştiğinde kimsin diye sormayan Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar seninle beraber varsın dedi. Aygır Gözler Suyu’ndan at yüzdüren, elli yedi kalenin kilidini alan Eylik Koca oğlu Dülek Evren beraber varsın dedi. Çift burçtan kayın oku durmadan geçen Yağrıncı oğlu Kalmış seninle beraber varsın. Üç kerre düşman görmese kan ağlayan Toğsun oğlu Rüstem beraber varsın dedi. Ejderhalar ağzından adam alan Deli Evren beraber varsın. Yer yüzünün bir uçundan bir ucuna yetişeyim diyen Soğan Sarı beraber varsın. Sayılmakla Oğuz erenleri tükense olmaz. Bayındır Han yirmi dört kahraman sancak beyini Yigeneğe arkadaşlığa verdi. Beyler toplanıp hazırlıklarını yaptılar.

    Meğer o gece Yigenek rüya gördü. Rüyasını arkadaşlarına söyledi, görelim hanım ne söyledi:

    Der: Beyler birdenbire kara başım, gözüm uykuda iken rüya gördü. Ela gözümü açıp dünya gördüm. Ak boz atlar koşturan alplar gördüm. Ak miğferli alpları yanıma aldım. Ak sakallı Dede Korkut’tan öğüt aldım. Ataca yatan kara dağları aştım. İleri yatan Karadeniz’e girdim. Gemi yapıp gömleğimi çıkardım yelken kurdum. İleri yatan denizi deldim geçtim. Öteki kara dağın bir yanında alnı başı parlayan bir er gördüm. Kalkıp yerimden doğruldum. Kargı dilli öz mızrağımı kaptım. Karşılayıp o ere vardım. Karşısından o eri mızraklayacağım zaman denedim. Göz ucu ile o ere baktım. Dayım Emen imiş onu bildim. Döndüm o ere selam verdim. Oğuz ellerinden kimsin dedim. Gözkapaklarını kaldırıp yüzüme baktı. Oğul Yigenek nereye gidiyorsun dedi, söyledi. Ben dedim: Düzmürd kalesine gidiyorum, babam orada esir imiş dedim. Burada dayım bana söyledi:

    Der:

    Yetiştiğinde yel yetişmezdi yedi vurgunum
    Yedi bayırın kurduna benzerdi yiğitlerim
    Yedi kimiyle kurulurdu benim yayım
    Kayın dalı tüylerinden som altınlı benim okum
    Yel esti yağmur yağdı yükü koptu
    Yedi defa vardım o kaleyi alamadım geri döndüm
    Benden daha er çıkmayasın Yigeneğim dön

    dedi. Yigenek rüyasında dayısına söylemiş:

    Der:

    Kalkıp yerinden doğrulduğunda
    Ela gözlü bey yiğitleri yanına almadın
    Adı belli beylerle sen at koşturmadın
    Beş akçeli süvarileri arkadaş ettin
    Onun için o kaleyi sen alamadın

    demiş. Yigenek yine der:

    Kese kese yemeğe yahni güzel
    Kesme gününde kumandan hızlı güzel
    Daim geldiğince dursa devlet güzel
    Bildiğini unutmasa akıl güzel
    Hasmından dönmese kaçmasa erlik güzel

    dedi.

    Bu rüyayı Yigenek arkadaşlarına hikaye eyledi. Meğer dayısı Emen orada yakın idi. Cümle beylerle arkadaş olup gittiler. Düzmürd Kalesine yetişince etrafını çevirip gittiler kondular.

    Kafirler bunları görünce Arşın oğlu Direk Tekür’e haber verdiler. O mel’un da kaleden dışarı çıkıp bunların karşısına geçti, er diledi. Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar yerinden kalkı verdi, altmış tutam sivri mızrağını koltuğa kısıp o kafiri karşısından mızraklayayım dedi, mızraklayamadı. Kafir Tekür yakalayıp zorladı, mızrağını çekti elinden aldı. O altmış batman gürz ile Dündar’ı tepeden aşağı tutup çaldı. Geniş dünya başına dar oldu. Cins atını çevirdi, çekilip döndü. Ondan sonra Dönebilmez Dülek Evren altı kanatlı çomağı ile at tepip gelip yukarıdan aşağı kafire şiddetle vurdu, yenemedi. Tekür yakalayıp elinden çomağını aldı, ona da gürz ile vurdu. O da cins atını çevirdi döndü. Hanım, yirmi dört sancak beyi Tekür’ün elinde perişan oldu. Sonra Kazılık Koca oğlu Yigenek, taze yiğitcik yaradan Allah’a sığındı, ölümsüz mabudu övdü, der:

    Yücelerden yücesin
    Kimse bilmez nicesin
    Aziz Tanrı
    Sen anadan doğmadın
    Sen babadan olmadın
    Kimsenin rızkını yemedin
    Kimseye güç etmedin
    Bütün yerlerde birsin
    Sen daim ve baki olan Allahsın
    Ademe sen taç giydirdin
    Şeytana lanet kıldın
    Bir suçtan ötürü huzurundan sürdün
    Nemrud göğe ok attı
    Karnı yarık balığı karşı tuttun
    Ululuğuna haddin yok
    Senin boyun kaddin yok
    Veya cism ile ceddin yok
    Vurduğunu ulutmayan Ulu Tanrı
    Bastığını belirtmeyen belli Tanrı
    Kaldırdığını göğe yetiştiren güzel Tanrı
    Kızdığını kahreden kahhar Tanrı
    Birliğine sığındım Rabbim kadir Tanrı
    Medet senden
    Kara elbiseli kafire at tepiyorum
    İşimi sen yoluna koy

    dedi. Hemen at sürdü. Yel gibi yetişti, tutkal gibi yapıştı. Kafirin omuzuna bir kılıç vurdu. Giyimini kuşamını doğradı, altı parmak derinliğinde yara açtı. Kara kanı fışkırdı, kara kalçası, çizmesi dolu kan oldu. Kara başı bunaldı darda kaldı. Hemen döndü kaleye kaçtı. Yigenek ardından yetişti. Kale kapısına girmişken kara çelik öz kılıcı ile ensesine öyle çaldı ki başı top gibi yere düştü. Ondan sonra Yigenek atını döndürdü. askerin yanına geldi.

    Esir olan Kazılık Koca’yı bırakı vermişler, çıkıp geldi. Hay bey yiğitler kafiri kim öldürdü diyerek söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

    Der:

    Develerin dişisini gebe koydum
    Erkek midir dişi midir onu bilsem
    Kara elimin koyununu gebe koydum
    Koç mudur koyun mudur onu bilsem
    Ela gözlü güzel helalimi hamile koydum
    Erkek midir kız mıdır onu bilsem
    Bre bey yiğitler haber bana Yaradanın aşkına

    dedi. Yigenek burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

    Der:

    Develerin dişisini gebe koydun erkek oldu
    Kara elde koyununu gebe koydun koç oldu
    Ela gözlü güzel helalin! hamile koydun aslan oldu

    dedi. Yigenek babası île görüştü. Ondan sonra gerikalan beyler görüştü. Sonra hep birden beyler kaleye yürüyüş ettiler, yağmaladılar.

    Babası ile Yigenek gizli yaka tutarak koklaştılar, iki hasret birbiriyle buluştular, ıssız yerin kurdu gibi uluştular. Tanrı’ya şükürler kıldılar.

    Kalenin kilisesini yıkıp yerine mescit yaptılar. Aziz Tanrı adına hutbe okuttular. Kuşun alaca kanım, kumaşın arısını, kızın güzelini, dokuz katlı içlenmiş süslü elbise, cübbe Bayındır Han’a hisse çıkardılar. Geri kalanını gazilere bağışladılar. Döndüler, evlerine geldiler.

    Dedem Korkut gelip destan söyledi, deyiş dedi. Bu Oğuzname Yigeneğin olsun dedi.

    Dua edeyim hanım: Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli koca ağacın kesilmesin. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun. Ahir sonu an imandan ayırmasın. Ak olnında beş kelime dua kıldık kabul olsun. Günahınız adı güzel Muhammed Mustafa’nın yüzü suyuna bağışlasın hanım hey!…
  • YOUTUBE KANALIMI ZİYARET EDİN

    Youtube'da seslendirdiğim şiirleri paylaşıyorum. Youtube kanalıma da abone olursanız sevirim.

    Video Of Day

    ADRES

    Kağıthane/İstanbul

    EMAIL

    omersalihgul@gmail.com
    omersalihgul@hotmail.com