-->

  • Dede Korkut Hikayeleri - Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı


    Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı

    Kam Gön oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı. Kara yerin üstüne ak otağını diktirmişti. Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti. Bin yerde ipek halıcığı döşenmişti. İç Oğuz, Dış Oğuz beyleri Bayındır Han’ın sohbetine toplanmıştı. Pay Püre Bey de Bayındır Han’ın sohbetine gelmişti.

    Bayındır Han’ın karşısında Kara Göne oğlu Kara Budak yaya dayanıp durmuştu. Sağ yanında Kazan oğlu Uruz durmuştu. Sol yanında Kazılık Koca oğlu Bey Yigenek durmuştu. Pay Püre Bey bunları gördüğünde ah eyledi, basından aklı gitti, mendilini aldı, böğüre böğüre ağladı.

    Böyle edince, kudretli Oğuz’un arkası, Bayındır Han’ın güveyisi Solur Kazan kaba dizinin üzerine çöktü, gözünü dikerek Pay Püre Bey’in yüzüne baktı, der: Pay Püre Bey ne ağlayıp bağırıyorsun? Pay Püre der Han Kazan nasıl ağlamayayım, nasıl bağırmayayım, oğulda nasibim yok, kardeşte kaderim yok. Allah Teala bana beddua etmiştir, beyler tacım tahtım için ağlarım, bir gün olacak düşeceğim öleceğim, yerimde yurdumda kimse kalmayacak dedi. Kazan der: Maksudun bu mudur? Pay Püre Bey der: Evet budur, benim de oğlum olsa, Han Bayındır’ın karşısına geçse dursa, hizmet eylese, ben de baksam sevinsem, kıvansam, güvensem dedi.

    Böyle diyince kudretli Oğuz Beyleri yüzlerim göğe tuttular, el kaldırıp dua eylediler, Allah Teala sana bir oğul versin dediler. O zamanda beylerin hayır duası hayır dua, bedduası beddua idi, duaları kabul olunurdu.

    Pay Piçen Bey de yerineleri kalktı, der: Beyler benim de hakkıma bir dua eyleyin, Allah Teala bana da bir kız versin dedi. Kudretli Oğuz beyleri el kaldırdılar dua eylediler. Allah Teala sana da bir kız versin dediler. Pay Piçen Bey der: Beyler Allah Teala bana bir kız verecek olursa, siz şahit olun, benim kızım Pay Püre Bey’in oğluna beşik kertme yavuklu olsun dedi.

    Bunun üzerine bir kaç zaman geçti. Allah Teala Pay Püre Bey’e bir oğul, Pay Piçen Bey’e bir kız verdi. Kudretli Oğuz beyleri bunu işittiler, şad olup sevindiler. Pay Püre Bey bezirganlarınım yanına çağırdı, buyruk etti : Bre bezirganlar. Allah Teala bana bir oğul verdi. Rum eline benim oğlum için güzel armağanlar getirin, benim oğlum büyüyünceye kadar dedi.

    Bezirganlar da gece gündüz yola girdiler. İstanbul’a geldiler. Fevkalade, nadide, güzel armağanlar aldılar. Pay Püre’nin oğlu için bir deniz tayı boz aygır aldılar, bir ok kirişli sert yay aldılar, bir de altı kanatlı gürz aldılar. Yol hazırlığını yaptılar.

    Pay Püre’nin oğlu beş yaşıa girdi, beş yaşından on yaşına girdi, on yaşından on beş yaşına girdi. Dönüp baksa çalımlı, kartal hünerli bir güzel iyi yiğit oldu. O zamanda bir oğlan baş kesmese kan dökmese ad koymazlardı. Pay Püre Bey’in oğlu atlandı, ava çıktı. Av avlarken babasının tavlasının üzerine geldi. Tavlacı başı karşıladı, indirdi misafir etti. Yiyip içip oturuyorlardı. Beri yandan da bezirganlar gelerek Kara derbent ağzına konmuşlardı. Murada maksuda erişmesin, Evnük Kalesi’nin kafirleri bunları casusladı.

    Bezirganlar yatarken ansızın beş yüz kafir saldırdılar, vurdular, yağmaladılar. Bezirganın büyüğü tutuldu, küçüğü kaçarak Oğuz’a geldi.

    Baktı gördü Oğuz’un hududunda bir alaca gölgelik dikilmiş, bir bey oğlu güzel yiğit kırk yiğit ile, sağında ve solunda, oturuyorlar. Oğuz’un bir güzel yiğidi ancak, yürüyeyim medet diyeyim dedi.

    Bezirganlar der: Yiğit yiğit bey yiğit, sen benim ünümü anla sözümü dinle, on altı yıldır ki Oğuz içinden gitmiştik. fevkalade kafir malını Oğuz beylerine getiriyorduk. Pasının Kara Derbent ağzına göğüs vermiş idik. Evnük Kalesi’nin beş yüz kafiri üzerimize saldırdı. kardeşim esir oldu, malımızı rızkımızı yağmaladılar, geri döndüler, kara başımı kaldırdım sana geldim, kara basının sadakası yiğit medet bana dedi.

    Bu defa oğlan şarap içerken içmez oldu. Altın kadehi elinden yere çaldı, der: Ne diyorsam yetiştirin, giyimim ile benim koç atımı getirin hey, beni seven yiğitler binsinler dedi. Bezirgan da önlerine düştü, kılavuz oldu.

    Kafir de inerek bir yerde akçe bölüşmekteydi. Bu sırada yiğitler meydanının arslanı, pehlivanların kaplanı boz oğlan yetişti. Bir iki demedi, kafirlere kılıç vurdu, baş kaldıran kafirleri öldürdü, gaza eyledi, bezirganların malını kurtardı.

    Bezirganlar der: Bey yiğit bize sen erlik işledin, gel şimdi beğendiğin maldan al dediler. Yiğidin gözü bir deniz tayı boz aygırı tuttu, bir de altı kanatlı gürzü, bir de ak kirişli yayı tuttu. Bu üçünü beğendi. Der: Bre bezirganlar bu aygırı ve sonra bu yayı ve bu gürzü bana verin dedi. Böyle diyince bezirgan lar bozuldu. Yiğit der: Bre bezirganlar çok mu istedim dedi. Bezirganlar dediler: Niye çok olsun, amma bizim bir beyimizin oğlu vardır, bu üç şeyi ona armağan götürmemiz gerek idi dediler. Oğlan der: Bre beyinizin oğlu kimdir? Dediler. Pay Püre’ nin oğlu vardır, adına Bamsı derler dediler. Pay Püre’nin oğlu olduğunu bilemediler. Yiğit parmağını ısırdı. Der: Burda minnetle olmaktansa, orda babamın yanında minnetsiz almak daha iyidir dedi. Atını kamçıladı yola girdi. Bezirganlar ardından baka kaldılar, vallah güzel yiğit, faziletli yiğit dediler.

    Boz oğlan babasının evine geldi. Babasına haber verildi bezirganlar geldi diye. Babası sevindi, çadır otağ, alaca gölgelik diktirdi, ipek halıcıklar serdi, geçti oturdu. Oğlunu sağ yanına aldı. Oğlan bezirganlar hususundan bir söz söylemedi, kafirleri öldürdüğünden bahsetmedi. Birdenbire bezirganlar geldiler. Baş indirip selam verdiler. Gördüler ki o yiğit ki baş kesmiştir, kan dökmüştür. Pay Püre Bey’in sağında oturuyor. Bezirganlar yürüdüler yiğidin elini öptüler. Bunlar böyle edince Pay Püre Bey’in hiddeti tuttu, bezirganlara der: Bre kavat oğlu kavatlar, baba dururken oğul elini mi öperler? Dediler: Hanım, bu yiğit senin oğlun mudur? Evet benim oğlumdur dedi. Dediler: şimdi incinme hanım önce onun elini öptüğümüze, eğer senin oğlun olmasaydı bizim malımız Gürcistan’da gitmişti, hepimiz esir olmuştuk dediler. Pay Püre Bey der: Bre, benim oğlum baş mı kesti, kan mı döktü? Evet baş kesti, kan döktü, adam devirdi dediler. Bre, bu oğlana ad koyacak kadar var mıdır dedi. Evet sultanım, fazladır dediler.

    Pay Püre Bey kudretli Oğuz beylerini çağırdı misafir etti. Dedem Korkut geldi, oğlana ad koydu. Der:

    Ünümü anla sözümü dinle Pay Püre Bey
    Allah Teala sana bir oğul vermiş tutu versin
    Ak sancak kaldırınca müslümanlar arkası olsun
    Karşı yatan kara karlı dağlardan aşar olsa
    Allah Teala senin oğluna aşıt versin
    Kanlı kanlı sulardan geçer olsa geçit versin
    Kalabalık kafire girince
    Allah Teala senin oğluna fırsat versin
    Sen oğlunu Bamsam diye okşarsın
    Bunun adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun
    Adım ben verdim yaşını Allah versin

    dedi. Kudretli Oğuz beyleri el kaldırdılar dua kıldılar, bu ad bu yiğide kutlu olsun dediler. Beyler hep ava bindi. Boz aygırını çektirdi Beyrek bindi. Ala dağa alaca asker ava çıktı. Birdenbire Oğuz’un üzerine bir sürü geyik geldi. Bamsı Beyrek birini, kovalayıp gitti. Kovalaya kovalaya bir yere geldi, ne gördü? Sultanım gördü : Yeşil çayırın üzerine bir kırmızı otağ dikilmiş, Yarap bu otağ kimin ola dedi. Haberi yok ki alacağı ela gözlü kızın otağı olsa gerek. Bu otağın üzerine varmağa haya etti. Dedi: Ne olursa olsun, hele ben avımı alayım dedi. Otağın önünde erişi verdi, geyiği arka ayağından vurdu. Baktı gördü —bu otağ Banı Çiçek otağı imiş ki Beyreğin beşik kertme nişanlısı, adaklısı idi— Banı Çiçek otağdan bakıyordu. Bre dadılar, bu kavat oğlu kavat bize erlik mi gösteriyor dedi, varın bundan pay isteyin, görün ne der dedi.

    Kısırca Yenge derler bir hatun var idi, ileri vardı pay istedi: Hey bey yiğit, bize de bu geyikten pay ver dedi. Beyrek der: Bre dadı, ben avcı değilim, bey oğlu beyim, hepsi size dedi. Aman sormak ayıp olmasın bu otağ kimindir dedi. Kısırca Yenge der: Bey yiğidim, bu otağ Pay Piçen Bey kızı Banu Çiçeğindir dedi. Bunun üzerine hanım. Beyreğin kanı kaynadı, edepte usul usul geri döndü.

    Kızlar geyiği kaldırdılar, güzeller şahı Banu Çiçeğin Önüne getirdiler. Baktı gördü ki bir sultan semiz yabani geyiktir. Banu Çiçek der: Bre kızlar, bu yiğit ne yiğittir? Kızlar der: Vallah sultanım, bu yiğit yüzü örtülü güzel yiğittir, bey oğlu bey imiş dediler. Banu Çiçek der: Hey hey dadılar, babam bana ben seni yüzü örtülü Beyreğe vermişim derdi, olmaya ki bu ola, bre çağırın haberleşeyim dedi.

    Çağırdılar Beyrek geldi. Banu Çiçek yaşmaktandı, haber sordu, der: Yiğit, gelişin nerden? Beyrek der: İç Oğuz’dan. İç Oğuz’da kimin nesisin dedi. Pay Püre oğlu Bamsı Beyrek dedikleri benim dedi. Kız der: Peki ya ne yapmaya geldin yiğit dedi. Beyrek der: Pay Piçen Beyin bir kızı varmış, onu görmeğe geldim dedi. Kız der: O öyle insan değildir ki sana görünsün dedi, amma ben Banu Çiçeğin dadısıyım, gel şimdi seninle ava çıkalım, eğer senin atın benim atımı geçerse onun atını da geçersin, hem seninle ok atalım, beni geçersen onu da geçersin ve hem seninle güreşelim, beni yenersen onu da yenersin dedi. Beyrek der: Pekala şimdi atlanın. ikisi atlandılar, meydana çıktılar. At teptiler. Seyreğin atı kızın atını geçti. Ok attılar. Beyrek kızın okunu geride bıraktı. Kız der: Bre yiğit benim atımı kimsenin geçtiği yok, okumu kimsenin geride bıraktığı yok, şimdi gel seninle güreş tutalım dedi.

    Hemen Beyrek attan indi. Kavuştular, iki pehlivan olup birbirine sarmaştılar. Beyrek kaldırır kızı yere vurmak ister, kız kaldırır Beyreği vurmak ister. Beyrek bunaldı, der: Bu kıza yenilecek olursam, kudretli Oğuz içinde başıma kakınç, yüzüme dokunç ederler dedi. Gayrete geldi, kavradı kızı sarmaya aldı, memesinden tuttu. Kız kocundu. Bu sefer Beyrek kızın ince beline girdi, sarma taktı, arkası üzerine yere yıktı. Kız der: Yiğit Pay Piçen’in kızı Banu Çiçek benim dedi. Beyrek üç öptü bir dişledi, düğün kutlu olsun han kızı diye parmağından altın yüzüğü çıkardı kızın parmağına geçirdi. Aramızda bu nişan olsun han kızı dedi. Kız der: Mademki böyle oldu, hemen şimdi ileri atılmak gerek bey oğlu dedi. Beyrek de ne olacak hanım, baş üzerine dedi.

    Beyrek kızdan ayrılıp evlerine geldi. Ak sakallı babası karşı geldi, der: Oğul fevkalade olarak bugün Oğuz’da ne gördün? Der: Ne göreyim, oğlu olan evlendirmiş. kızı olan kocaya vermiş. Babası der: Oğul yoksa seni evlendirmek mi gerek. Evet ya ak sakallı aziz baba, evlendirmek gerek dedi.. Babası der: Oğuz’da kimin kızını alıvereyim dedi. Beyrek der: Baba bana bir kız alı ver ki ben yerimden kalkmadan o kalkmalı, ben kara koç atıma binmeden o binmeli ben hasmıma varmadan o bana baş getirmeli, böyle kız alıver baba bana dedi. Babası Pay Püre Han der: Oğul sen kız istemiyorsun, kendine bir hempa istiyormuşsun, oğul galiba senin istediğin kız Pay Piçen Bey kızı Banu Çiçek’tir dedi. Beyrek der: Evet ya, evet ak sakallı aziz baba benim de istediğim odur dedi. Babası der: Ay oğul Banu Çiçeğin bir deli kardeşi vardır, adına Deli Karçar derler, kız isteyeni öldürür. Beyrek der: Peki ya nidelim? Pay Püre Bey der: Oğul kudretli Oğuz beylerim evimize çağıralım, nasıl uygun görürlerse ona göre işedelim dedi.

    Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar, evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler. Kudretli Oğuz beyleri dediler: Bu kızı istemeğe kim vara bilir? Uygun gördüler ki Dede Korkut varsın dediler. Dede Korkut der: Dostlar, madem ki beni gönderiyorsunuz, biliyorsunuz ki Deli Karçar kız kardeşini isteyeni öldürür, bari Bayındır Han’ın tavlasından iki güzel koşucu at getirin, bir keçi başlı geçer aygırı, bir toklu başlı doru aygırı, ansızın kaçma kovalama olursa birisine bineyim, birisini yedekte çekeyim dedi. Dede Korkut’un sözü haklı görüldü. Vardılar Bayındır Han’ın tavlasından o iki atı getirdiler. Dede Korkut birine bindi, birini yedekte çekti, dostlar sizi Hakka ısmarladım dedi gitti.

    Meğer sultanım, Deli Karçar da ak çadırını, ak otağını kara yerin üzerine kurdurmuştu, arkadaşları ile nişan talimi yapıp oturuyordu. Dedem Korkut öteden beriye geldi. Baş indirdi, bağır bastı; ağız dilden güzel selam verdi. Deli Karçar ağzını köpüklendirdi. Dede Korkut’ un yüzüne baktı, der: Aleykesselam ey ameli azmış fiili dönmüş, kadir Allah ak alnına bela yazmış!. Ayaklıların buraya geldiği yok, ağızlıların bu suyumdan içtiği yok, sana noldu amelin mi azdı fiilin mi döndü, ecelin mi geldi, buralarda neylersin dedi. Dede Korkut der:

    Karsı yatan kara dağım aşmağa gelmişim
    Akıntılı güzel suyunu geçmeğe gelmişim
    Geniş eteğine dar koltuğuna sığınmağa gelmişim

    Tanrı’ nın buyruğu ile Peygamberin kavli ile aydan arı, güneşden güzel kız kardeşin Banu Çiçeği Bamsı Beyreğe istemeğe gelmişim dedi. Dede Korkut böyIe söyleyince Deli Karçar der: Bre ne diyorsam yetiştirin, kara aygırı silah ve teçhizatla getirin dedi.

    Kara aygırı silah ve teçhizatla getirdiler. Deli Karçar’ı bindirdiler.. Dede Korkut kösteği üzdü durmadan kaçtı. Deli Karçar ardına düştü.

    Toklu başlı doru aygır yoruldu, Dede Korkut keçi başlı geçer aygıra sıçradı bindi. Dedeyi kovalaya kovalaya Deli Karçar on tepe yer aşırdı. Dede Korkud’un ardından Deli Karçar erişti. Dede şaşkına döndü, Tanrı’ya sığındı, ismiazam duasını okudu. Deli Karçar kılıcını eline aldı, yukarısından öfke ile hamle kıldı. Deli Bey diledi ki Dedeyi tepeden aşağı çalsın. Dede Korkut dedi : Çalarsan elin kurusun dedi. Hak Teala’nın emri ile Deli Karçar’ın eli yukarıda asılı kaldı. Zira Dede Korkut keramet sahibi idi, dileği kabul olundu.

    Deli Karçar der:

    Medet aman’el’aman
    Tanrının birliğine yoktur güman

    Sen benim elimi iyileştiri ver, Tanrı’nın buyruğu ile, Peygamberin kavli ile kız kardeşimi Beyreğe vereyim dedi. Üç kerre ağzından ikrar eyledi, günahına tövbe eyledi. Dede Korkut dua eyledi. Delinin eli Hak emri ile sapa sağlam oldu. Döndü der: Dede, kız kardeşimin yoluna ben ne istersem verir misin? Dede der: Verelim dedi, görelim ne istersin. Deli Karçar der: Bin erkek deve getirin dişi deve görmemiş olsun, bin de aygır getirin ki hiç kısrakla çiftleşmemiş olsun, bin de koyun görmemiş koç getirin, bin de kuyruksuz kulaksız köpek getirin, bin de pire getirin bana dedi. Eğer bu dediğim şeyleri getirirseniz pekala verdim, amma getirmeyecek olursan bu sefer öldürmedim, o vakit öldürürüm dedi.

    Dede döndü Pay Püre Bey’in evlerine geldi. Pay Püre Bey der: Dede, oğlan mısın kız mısın? Dede oğlanım dedi. Peki ya nasıl kurtuldun Deli Karçar’ın elinden dedi. Dede der: Allah’ın inayeti, erenlerin himmeti oldu, kızı aldım dedi. Beyreğe ve anasına ve kız kardeşlerine müjdeci geldi, sevindiler, şad oldular. Pay Püre Bey der: Deli ne kadar mal istedi? Dede der: Murada maksuda ermesin, Deli Karçar öyle mal istedi ki hiç bitmez dedi. Pay Püre Bey der: Hele ne istedi? Dede der: Bin aygır istemiştir ki kısrakla çiftleşmemiş olsun, bin de erkek deve istedi ki dişi deve görmemiş olsun, bin de koç istemiştir koyun görmemiş olsun, bin de kuyruksuz kulaksız köpek istedi, bin de ufacık karacık pireler istedi. Bu şeyleri getirecek olursanız kız kardeşimi veririm, getirmeyecek olursan gözüme görünmeyesin, yoksa seni öldürürüm dedi. Pay Püre Bey der: Dede ben üçünü bulursam ikisini sen bulur musun dedi. Dede Korkut evet hanım, bulayım dedi. Pay Püre Bey dedi: Şimdi Dede. köpek ile pireyi sen bul dedi.

    Sonra, kendisi tavla tavla atlarına vardı bin aygır seçti, develerine vardı bin erkek deve seçti, koyunlarına vardı bin koç seçti. Dede Korkut da bin kuyruksuz kulaksız köpek ile bin de pire buldu. Alıp bunları Deli Karçar’a gitti.

    Deli Karçar işitti karşı geldi, göreyim dediğimi getirdiler mi dedi. Aygırları görünce beğendi, develeri gördüğünde beğendi, koçları beğendi, köpekleri görünce kah kah güldü. Der: Dede yani hani benim pirelerim? Dede Korkut, hay oğul Karçar insan için tıpkı sığır sineği gibi tehlikelidir, o bir müthiş canavardır, hep bir yerde toplamışımdır, gel gidelim, semizini al zayıfım bırak dedi.

    Aldı Deli Karçar’ı bir pireli yere getirdi. Deîi Karçar’ı çırıl çıplak eyledi, ağıla soktu. Pireler Deli Karçar’a üşüştüler. Gördü başa çıkamıyor, der: Medet Dede, kerem eyle Allah aşkına kapıyı aç çıkayım dedi. Dede Korkut: Oğul Karçar ne gürültü patırtı ediyorsun, getirdim, bu ısmarladığın şeydir, noldun böyle bunaldın, semizini al zayıfını bırak dedi. Deli Karçar der: Hay Dede Sultan, Tanrı bunun semizini de alsın zayıfını da alsın, derhal beni kapıdan dışarı çıkar, medet dedi.

    Dede kapıyı açtı. Deli Karçar çıktı. Dede gördü ki Delinin canına geçmiş, başının derdine düşmüş, gövdesi pireden görünmez, yüzü gözü belirmez. Dedenin ayağına kapandı. Allah aşkına beni kurtar dedi. Dede Korkut, var oğul kendini suya at dedi. Deli Karçar koşarak vardı suya atladı. Piredir suya aktı gitti. Geldi elbisesini giydi, evine gitti. Ağır düğün hazırlığını yaptı.

    Oğuz zamanında bir yiğit ki evlense ok atardı, oku nereye düşse orada gelin odası dikerdi. Beyrek Han da okunu attı, dibine gelin odasını dikti.

    Adaklısından gelin hediyesi olarak bir kırmızı kaftan geldi. Beyrek giydi. Arkadaşlarına bu iş hoş gelmedi, müteessir oldular. Beyrek der: Niye müteessir oldunuz dedi. Dediler: Nasıl müteessir olmayalım. sen kızıl kaftan giyiyorsun, biz ak kaftan giyiyoruz dediler. Beyrek der: Bu kadar şeyden ötürü niye müteessir oluyorsunuz, bugün ben giydim, yarın naibim giysin, kırk güne kadar sıra ile giyiniz, ondan sonra bir dervişe verelim dedi.

    Kırk yiğit ile yiyip içip oturuyorlardı. Murada maksuda ermesin, kafirin casusu bunları casusladı,varıp Bayburd Hisarının beyine haber verdi. Der: Ne oturuyorsun sultanım, Pay Piçen Bey o sana vereceği kızı Beyreğe verdi, bu gece gelin odasına giriyor dedi. Murada maksuda ermesin, o mel’un, yedi yüz kafir ile dört nala hücum etti.

    Beyrek apalaca gelin odası içinde yiyip icip habersiz oturuyordu. Gece uykusunda kafir otağa saldırdı. Naibi kılıcını sıyırdı eline aldı, benim başım Beyreğin başına Kurban olsun dedi. Naip paralandı, şehit oldu. Derin olsa batırır kalabalık korkutur, at işler er övünür, yayan erin ümidi olmaz. Otuz dokuz yiğit ile Beyrek esir gitti.

    Tan ağardı, güneş doğdu. Beyreğin babası anası baktı gördü ki, gerdek görünmez olmuş. Ah ettiler, akılları başlarından gitti. Gördüler ki uçanlardan kuzgun kalmış, tazı dolaşmış yurtta kalmış, gelin odası paralanmış, naip şehit olmuş. Beyreğin babası kaba sarığı kaldırıp yere çaldı, çekti yakaşını yırttı, oğul oğul diyerek böğürdü feryat figan etti. Ak bürçekli anası boncuk boncuk ağladı, gözünün yaşını döktü, acı tırnak ak yüzüne çaldı, al yanağını yırttı, kargı gibi kara saçını yoldu, ağlayarak sızlayarak evine geldi. Pay Püre Bey’in penceresi altın otağına feryat figan girdi. Kızı gelini kah kah gülmez oldu. kızıl kına ak eline yakmaz oldu. Yedi kız kardeşi ak çıkardılar kara elbiseler giydiler, vay beyim kardeş, muradına maksuduna ermeyen yalnız kardeş diyip ağlaştılar böğrüştüler. Beyreğin yavuklusuna haber oldu, Banu Çiçek karalar giydi ak kaftanını çıkardı, güz elması gibi al yanağım çekti yırttı,

    Vay al duvağımın sahibi
    Vay alnımın başımın umudu
    Vay şah yiğidim vay şahbaz yiğidim
    Doyuncaya kadar yüzüne bakmadığım hanım
    Nereye gittin beni yalnız koyup canım yiğit
    Göz açıp da gördüğüm
    Gönül ile sevdiğim
    Bir yastıkta baş koyduğum
    Yolunda öldüğüm kurban olduğum
    Vay Kazan Bey’in inançlısı
    Vay kudretli Oğuzun imrenileni
    Han Beyrek

    diyip zarı zarı ağladı.

    Bunu işitip Kıyan Selçük oğlu Deli Dündar ak çıkardı kara giydi. Beyreğin yar ve yoldaşları akı çıkarıp karalar giydiler. Kudretli Oğuz beyleri Beyrek için büyük yas tuttular, ümit kestiler.

    Bunun üzerine on altı yıl geçti, Beyreğin ölüsünü dirisini bilmediler.

    Bir gün kızın kardeşi Deli Karçar Bayındır Hanın divanına geldi, dizini çöktü, der: Devletli hanım ömrü uzun olsun. Beyrek sağ olsa on altı yıldan beri gelirdi, bir yiğit olsa dirisi haberini getirse, sırmalı elbise, cübbe, altın akçe verirdim, ölüşü haberini getierene kız kardeşimi verirdim dedi. Böyle diyince, murada maksuda ermesin. Yalancı oğlu Yaltacuk der: Sultanım ben varayım, ölüsü dirisi haberim getireyim dedi.

    Meğer Beyrek buna bir gömlek bağışlamışta giymezdi, saklardı. Vardı, gömleği kana mana batırdı, Bayındır Han’ın önüne getirip bıraktı. Bayındır Han der; Bre bu ne gömlektir? Beyreği Kara Derbentte öldürmüşler, işte delili sultanım dedi. Gömleği görünce beyler hüngür hüngür ağlaştılar, feryat figana girdiler. Bayındır Han der: Bre niye ağlıyorsunuz, biz bunu tanımayız, adaklısına götürün görsün, o iyi bilir, zira o dikmiştir, yine o tanır dedi.

    Vardılar, gömleği Banu Çiçeğe ilettiler. Gördü tanıdı, odur dedi, çekti yakasını yırtı, acı tırnak ak yüzüne aldı çaldı, güz elması gibi al yanağını yırttı,

    Vay göz açıp gördüğüm
    Gönül verip sevdiğim
    Vay al duvağımın sahibi
    Vay alnımın başımın umudu
    Han Beyrek

    diye ağladı. Babasına anasına haber oldu, apalaca yurduna feryat figan girdi, ak çıkardılar, kara giydiler. Kudretli Oğuz Beyleri Beyrek’ten ümit kestiler.

    Yalancı oğlu Yaltacuk küçük düğününü yaptı büyük düğününe mühlet koydu.

    Beyreğin babası Pay Püre Bey de bezirganlarını çağırdı yanına getirdi, der: Bre bezirganlar varın, iklim iklim arayın. Beyreğin ölüsü dirisi haberini getirirsiniz belki der.

    Bezirganlar hazırlık gördüler. Gece gündüz demeyip yürüdüler. Birdenbire Parasarın Bayburt Hisarına geldiler. Meğer o gün kafirlerin mukaddes günleri idi. Her biri yemekte içmekte idi. Beyreği de getirip kopuz çaldırıyorlardı. Beyrek yüce çardaktan baktı bezirganları gördü. Bunları gördüğünde haberleşti, görelim hanım ne haberleşti:

    Der:

    Düz engin havadar yerden gelen kervancı
    Bey babamın kadın anamın hediyesi kervancı
    Ayağı uzun koç ata binen kervancı
    Ünümü anla sözümü dinle kemancı
    Ulaş oğlu Salur Kazan’ı sorar olsam sağ mı kervancı
    Kudretli Oğuz içinde Kıyan Selçük oğlu Deli Dündarı sorar
    Olsam sağ mı kervancı
    Kara Göne oğlu Kara Budağı sorar olsam sağ mı kervancı
    Ak sakallı babamı
    Ak bürçekli anamı sorar olsam sağ mı kervancı
    Göz açıp da gördüğüm
    Gönül ile sevdiğim
    Pay Piçen kızı Banu Çiçek evde mi kervancı
    Yoksa kimseye vardı mı kervancı
    Söyle bana
    Kara başım kurban olsun kervancı sana

    dedi. Bezirganlar der:

    Sağ mısın esen misin canım Bamsı
    On altı yılın hasreti hanım Bamsı
    Kudretli Oğuz içinde
    Kazan Beyi sorar olsan sağdır Bamsı
    Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar’ı sorar olsan sağdır Bamsı.
    Kara Göne oğlu Budağı sorar olsan sağdır Bamsı
    O beyler ak çıkardı kara giydi senin için Bamsı
    Ak sakallı babanı
    Ak bürçekli ananı sorar olsan sağdır Bamsı
    Ak çıkarıp kara giydiler senin için Bamsı
    Yedi kız kardeşini yedi yol ayırımında ağlar gördüm Bamsı
    Güz elması gibi al yanaklarını yırtar gördüm Bamsı
    Vardı gelmez kardeş diye feryad eder gördüm Bamsı
    Göz açıp da gördüğün
    Gönül verip sevdiğin
    Pay Piçen kızı Banu Çiçek
    Küçük düğününü yaptı büyük düğününe mühlet koydu
    Yalancı oğlu Yaltacuğa varır gördüm Han Beyrek
    Parasarın Bayburt Hisarından uçmağa bak
    Ap alaca gerdeğine gelmeğe bak
    Gelmez olsan Pay Piçen kızı Banu Çiçeği aldırdın belli bil

    dedi. Beyrek kalktı, ağlaya ağlaya kırk yiğidin yanına geldi. Kaba sarığı kaldırdı yere çaldı, der: Hey benim kırk arkadaşım, biliyor musunuz neler oldu? Yalancı oğlu Yaltacuk benim ölüm haberini iletmiş, penceresi altın otağına babamın figan girmiş, kaza benzer kızı gelini ak çıkarmış kara giymiş, göz açıp da gördüğüm, gönül verip sevdiğim Banu Çiçek Yalancı oğlu Yaltacuğa varır olmuş. Böyle diyince kırk yiğidi kaba sarıklarını kaldırdılar yere çaldılar, böğüre böğüre ağlaştılar, feryat figan kıldılar.

    Meğer kafir beyinin bir bekar kızı var idi. Her gün Seyreği görmeğe getirdi. O gün yine görmeğe geldi. Baktı gördü Beyrek müteessir olmuş. Kız der: Niçin müteessirsin hanım yiğit? Geldikçe seni şen görürdüm, gülerdin oynardın, şimdi noldun dedi. Beyrek der: Nasıl müteessir olmayayım? On altı yıldır ki babanın esiriyim, babaya anaya, akrabaya kardeşe hasretim ve hem bir kara gözlü yavuklum var idi. Yalancı oğlu Yaltacuk derler bir kişi var idi. Varmış yalan söylemiş, beni öldü demiş, ona varır olmuş dedi. Böyle söyleyince kız —Beyreğe aşık olmuştu— der: Eğer seni hisardan aşağı urgan ile sallandıracak olursam, babana anana sağlık ile varacak olursan beni burada gelip helallığa alır mısın dedi. Beyrek and içti: Kılıcıma doğranayım, okuma saplanayım, yer gibi kertmeyim, toprak gibi savrulayım. sağlık ile varacak olursam Oğuz’a gelip seni helallığa olmazsam dedi.

    Kız da urgan getirip Beyreği hisardan aşağı sallandırdı. Beyrek aşağı baktı kendisini yeryüzünde gördü. Allah’a şükreyledi, yola düştü. Giderek kafirin at sürüsüne geldi. Bir at bulursam tutayım bineyim dedi. Baktı gördü kendisinin deniz tayı boz aygırı burada otlayıp duruyor. Boz aygır da Beyreği görüp tanıdı, iki ayağının üzerine kalktı kişnedi. Beyrek de övmüş, görelim hanım nasıl övmüş:

    Der :

    Açık açık meydana benzer senin alıncığın
    İki gece ışık saçan tasa benzer senin gözceğizin
    İbrişime benzer senin yeleciğin
    İki çift kardeşe benzer senin kulacığın
    Eri muradına yetiştirir senin arkacığın
    At demem sana kardeş derim kardeşimden daha iyi
    Başıma iş geldi arkadaş derim arkadaşımdan daha iyi

    dedi. At başını yukarı tuttu, bir kulağını kaldırdı Beyreye karşı geldi. Beyrek atın göğsünü kucakladı, iki gözünü öptü. Sıçradı bindi, hisarın kapısına geldi. Otuz dokuz arkadaşım emanet etti, görelim hanım nasıl emanet etti:

    Beyrek der:

    Bre pis dinli kafir
    Benim ağzıma söğüp duruyordun tahammül edemedim
    Kara domuz etinden yahni yedirdin tahammül edemedim
    Tanrı bana yol verdi gider oldum bre kafir
    Otuz dokuz yiğidimin emaneti bre kafir
    Birini eksik bulsam yerine on öldüreyim
    Onunu eksik bulsam yerine yüzünü Öldüreyim bre kafir
    Otuz dokuz yiğidimin emaneti bre kafir

    dedi. sonra tuttu yürüyü verdi. Kırk kişi kafirler atlandılar, ardına düştüler. Kovalayıp gittiler yetişemediler döndüler.

    Beyrek Oğuz’a geldi. Baktı gördü bir ozan gidiyor. Der: Bre ozan nereye gidiyorsun? Ozan der: Bey yiğit düğüne gidiyorum. Beyrek der: Düğün kimin? Yalancı oğlu Yaltacuğun dedi. Bre kimin nesini alıyor dedi. Ozan der: Han Beyreğin adaklısını alıyor dedi. Beyrek der: Bre ozan kopuzunu bana ver atımı sana vereyim, sakla, geleyim değerini getireyim alayım dedi. Ozan der: Avazım kısılmadan, sesim kalınlaşmadan bir attır elime geçti, götüreyim saklayayım dedi. Ozan kopuzu Beyreğe verdi.

    Beyrek kopuzu aldı, babasının yurduna yakın geldi. Baktı gördü ki bir kaç çobanlar yolun kenarını almışlar ağlıyorlar, hem durmayıp taş yığıyorlar. Beyrek der: Bre çobanlar, bir kişi yolda taş bulsa yabana atar, siz bu yolda bu taşı niçin yığıyorsunuz? Çobanlar der: Bre sen seni bilirsin, bizim halimizden haberin yok dediler. Bre ne haliniz vardır? Çobanlar der: Beyimizin bir oğlu var idi, on altı yıldır ki ölüsü dirisi haberini kimse bilmez. Yalancı oğlu Yaltacuk derler, ölüsü haberini getirdi, adaklısını ona verir oldular, gelir burdan geçer, vuralım onu, ona varmasın, eşine dengine varsın dediler. Beyrek der: Bre yüzünüz ak olsun, ağanızın ekmeği size helal olsun dedi.

    Oradan babasının yurduna geldi. Meğer evlerinin önünde bir büyük ağaç var idi. Dibinde bir güzel pınar var idi. Beyrek baktı gördü kim küçük kız kardeşi pınardan su almağa geliyor, kardeş Beyrek diye ağlıyor feryat ediyor, toyun düğünün kara oldu diye ağlıyor. Beyreğe müthiş ayrılık acısı çöktü, dayanmadı. boncuk boncuk gözünün yaşı akıp gitti. Çağırarak burada söyler, görelim hanım ne söyler:

    Beyrek der:

    Bre kız ne ağlıyorsun ne bağırıyorsun ağabey diye
    Yandı bağrım yakıldı içim
    Senin ağabeyin yok mu olmuştur
    Yüreğine kaynar yağlar mı dökülmüştür
    Kara bağrın mı sarsılmıştır
    Ağabey diye ne ağlıyorsun ne bağırıyorsun
    Yandı bağrım yakıldı içim
    Karşı yatan kara dağı sorar olsam yaylak kimin
    Soğuk soğuk sularını sorar olsam içme kimin
    Tavla tavla koç atları sorar olsam binek kimin
    Katar katar develeri sorar olsam yük taşıyıcı kimin
    Ağıllarda akça koyunu sorar olsam şölen kimin
    Karalı mavili otağı sorar olsam gölge kimin
    Ağız dilden kız işi haber bana
    Kara başım kurban olsun bugün sana

    dedi. Kız der:

    Çalma ozan söyleme ozan
    Yaslı ben kızın nesine gerek
    Karşı yatan kara dağı sorar olsan
    Ağabeyim Beyreğin yaylası idi
    Ağabeyim Beyrek gideli yaylayanım yok
    Soğuk soğuk sularını sorar olsan
    Ağabeyim Beyreğin içmesi idi
    Ağabeyim Beyrek gideli içenim yok
    Tavla tavla koç atları sorar olsan
    Ağabeyim Beyreğin bineği idi
    Ağabeyim Beyrek gideli binenim yok
    Katar katar develeri sorar olsan
    Ağabeyim Beyreğin yük taşıyıcısı idi
    Ağabeyim Beyrek gideli yükleyenim yok
    Ağıllarda akça koyunu sorar olsan
    Ağabeyim Beyreğin şöleniydi
    Ağabeyim Beyrek gideli şölenim yok
    Karalı mavili otağı sorar olsan
    Ağabeyim Beyreğindir
    Ağabeyim Beyrek gideli göçenim yok

    Yine kız der.

    Bre ozan
    Karşı yatan kara dağdan geldiğinde geçtiğinde
    Beyrek adlı bir yiğide rastlamadın mı
    Taşkın taşkın suları aşıp geldiğinde geçtiğinde
    Beyrek adlı bir yiğide rastlamadın mı
    Ağır adlı şehirlerden geldiğinde geçtiğinde
    Beyrek adlı bir yiğide rastlamadın mı
    Bre ozan gördün ise söyle bana
    Kara başım kurban olsun ozan sana

    dedi. Kız gene der:

    Karşı yatan kara dağım yıkılmıştır
    Ozan senin haberin yok
    Gölgeli koca ağacım kesilmiştir
    Ozan senin haberin yok
    Dünyalıkta bir kardeşim alınmıştır
    Ozan senin haberin yok
    Çalma ozan söyleme ozan
    Yaslı ben kızın nesine gerek ozan
    Önünde düğün var düğüne varıp öt

    dedi. Seyrek bundan geçti, büyük kız kardeşlerinin yanına geldi. Baktı gördü kız kardeşleri karalı mavili oturuyorlar. Çağırıp Beyrek söyler, görelim hanım ne söyler:

    Der:

    Sabah sabah yerinden kalkan kızlar
    Ak otağı bırakıp kara otağa giren kızlar
    Ak çıkarıp kara giyen kızlar
    Bağır gibi katılaşan yoğurttan ne var
    Kara saç altında kül ekmeğinden ne var
    Deri yaygıda ekmekten ne var
    Üç gündür yoldan geldim doyuran beni
    Üç güne varmasın Allah sevindirsin sizi

    dedi. Kızlar vardılar yemek getirdiler, Beyreğin karnını doyurdular. Beyrek der: Ağabeyinizin başı ve gözü sadakası eski kaftanınız var ise giyeyim düğüne varayım, düğünde elime kaftan verirler, tekrar kaftanınızı geri vereyim dedi. Vardılar, Beyreğin kaftanı var imiş, buna verdiler. Aldı giydi, boyu boyura, beli beline, kolu koluna yakıştı. Büyük kız kardeşi bunu Beyreğe benzetti, kara süzme gözleri kan yaş doldu. Söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

    Kara sürme gözlerin fersizleşmeseydi
    Ağabeyim Beyrek diyeydim ozan sana
    Yüzünü kara saç örtmeseydi
    Ağabeyim Beyrek diyeydim ozan sana
    Sağlam sağlam bileklerin solmasaydı
    Ağabeyim Beyrek diyeydim ozan sana
    Sallana sallana yürüyüşünden
    Aslan gibi duruşundan
    Darda kalmış yiğidin arkası
    Zavallının biçarenin ümidi
    Bayındır Han’ın güveyisi
    Yırtıcı kuşun yavrusu
    Türkistanın direği
    Amıt suyunun aslanı
    Karacuğun kaplanı
    Yağız al atın sahibi
    Han Uruz’un babası
    Hanım Kazan
    Ünümü anla sözümü dinle
    Sabah sabah kalkmışsın
    Ak ormana girmişsin
    Ak kavağın budağından sallayarak geçmişsin
    Can yaycığını eğmişsin
    Okcağızını kurmuşsun
    Adını gelin odası koymuşsun
    Sağda oturan sağ beyler
    Sol kolda oturan sol beyler
    Eşikteki inançlılar
    Dipte oturan has beyler
    Kutlu olsun devletiniz

    dedi. Böyle söyleyince Kazan Bey der: Bre deli ozan benden ne dilersin, çadırlı otağ mı dilersin, kul hizmetçi mi dilersin, altın akçe mi dilersin, vereyim dedi. Beyrek der: Sultanım beni bıraksan da şölen yemeğinin yanına varsam, karnım açtır, doyursam dedi. Kazan der: Deli ozan devletini tepti, beyler bugünkü beyliğim bunun olsun, bırakın nereye giderse gitsin, neylerse eylesin dedi.

    Beyrek şölen yemeğinin üzerine geldi. Karnını doyurduktan sonra kazanları tepti, döktü, çevirdi. Yahninin kimini sağma, kimini soluna atar. Sağdan gideni sağ alır, soldan gideni sol alır. Haklıya hakkı değsin, haksıza yüzü karalığı değsin.

    Kazan Bey’e haber oldu, sultanım deli ozan hep yemeği döktü dediler, şimdi kadınların yanına varmak istiyor. Kazan der: Bre bırakın kadınların yanına da varsın dedi.

    Beyrek kalktı, kadınların yanına vardı Zurnacıları kovdu, davulcuları kovdu, kimini dövdü, kiminin başını yardı. Kadınların oturduğu otağa geldi, eşiğini tuttu oturdu. Bunu gördü Kazan Bey’in hatunu boyu uzun Burla kızdı, der: Bre kavat oğlu deli kavat, sana düşer mi teklifsizce benim üzerime gelesin dedi. Beyrek der: Hamın. Kazan Bey’den bana buyruk oldu. bana kimse karışamaz dedi. Burla Hatun der: Bre madem ki Kazan Bey’den buyruk olmuştur, bırakırı otursun dedi. Yine döndü Seyreğe der: Bre deli ozan peki maksadın nedir? Der: Hanım maksadım odur ki kocaya varan kız kalksın oynasın, ben kopuz çalayım dedi.

    Kısırca Yenge derler bir hatun var idi, ona dediler: Bre Kısırca Yenge kalk sen oyna. ne bilir deli ozan dediler. Kısırca Yenge kalktı, der: Bre deli ozan kocaya varan kız benim dedi. oynamağa başladı. Beyrek kopuz çaldı söyledi, görelim hanım ne söyledi:

    Der:

    And içmişim kısır kısrağa bindiğim yok
    Binip mukaddes savaşlara vardığım yok
    Öküz ardında çobanlar sana bakar
    Boncuk boncuk gözlerinin yaşı akar
    Sen onların yanına var
    Muradını onlar verir belli bil
    Seninle benim işim yok
    Kocaya varan kız kalksın
    Kol sallayıp oynasın
    Ben kopuz çalayım

    dedi. Kısırca Yenge, vay bu zeval gelecek deli beni görmüş gibi söylüyor, dedi, vardı yerinde oturdu.

    Bu sefer Boğazca Fatma derler bir hatun var idi. kalk sen oyna dediler. Kızın kaftanını giydi, çal bre deli ozan, kocaya varan kız benim, oynayayım dedi. Deli ozan der:

    And içeyim bu sefer boğaz kısrağa bindiğim yok
    Binip mukaddes savaşlara vardığım yok
    Evinizin ardı derecik değil miydi
    Köpeğinizin adı Barak değil miydi
    Senin adın kırk oynaşlı Boğazca Fatma değil miydi
    Daha aybını açarım belli bil

    dedi.

    Seninle benim oyunum yok
    Var yerine otur
    Kocaya varan yerinden kalksın
    Ben kopuz çalayım
    Kol sallayıp oynasın

    dedi. Böyle söyleyince Boğazca Fatma der: Vay deli boğmaca çıkaracak olanca aybımızı kalktı, kalk kız, oynarsan oyna, oynamazsan cehennemde oyna, Beyrek’ten sonra başına bu hal geleceğini biliyorduk dedi. Burla Hatun der: Kız kalk oyna, elinden ne gelir dedi.

    Banu Çiçek kırmızı kaftanını giydi, ellerini yenine çekti gözükmesin diye, oyuna girdi, dedi. Bre deli ozan çal. kocaya varan kız benim, oynayayım dedi.

    Beyrek der:

    Ben bu yerden gideli deli olmuş
    Pek çok beyaz karlar yağmış dize çıkmış
    Han kızının evinde kut, halayık tükenmiş
    Maşrapa almış suya varmış
    Bileğinden on parmağını soğuk almış
    Kızıl altın getirin han kızına tırnak yontun
    Ayıplıca han kızı kocaya varmak ayıp olur

    dedi. Banu işitince Banu Çiçek kızdı: Bre deli ozan ben ayıplı mıyım ki, bana ayıp koşuyorsun dedi, gümüş gibi ak bileğini açtı, elini çıkardı. Beyreğin geçirdiği yüzük göründü. Beyrek yüzüğü tanıdı. Burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

    Beyrek gideli bam bam tepe başına çıktığım çok
    Kargı gibi kara saçımı yolduğum çok
    Güz elması gibi al yanağımı yırttığım çok
    Vardı gelmez bey yiğidim han yiğidim Beyrek diye ağladığım çok
    Seviştiğim Bamsı Beyrek sen değilsin
    Altın yüzük senin değildir
    Altın yüzükte çok nişan vardır
    Altın yüzüğü istiyorsan nişanını söyle

    dedi. Beyrek der:

    Sabah sabah hankızı yerimden kalkmadım mı
    Boz aygırın beline binmedim mi
    Senin evinin üzerine yabani geyik yıkmadım mı
    Sen beni yanına çağırmadın mı
    Seninle meydanda at koşturmadık mı
    Senin atını benim atım geçmedi mi
    Ok atınca ben senin okunu geride bırakmadım mı
    Güreşte ben seni yenmedim mi
    Üç öpüp bir ısırıp
    Altın yüzüğü parmağına geçirmedim mi
    Seviştiğin Bamsı Beyrek ben değil miyim

    dedi. Böyle diyince, kız tanıdı bildi ki Beyrek’tir, cübbesi ile çuhası ile Beyreğin ayağına kapandı. Beyreğe dadılar kaftan giydirip donattılar. Hemen kız sıçradı ata bindi. Beyreğin babasına anasına müjdeye koşturup gitti. Kız der:

    Halka halka kara dağın yıkılmıştı yüceldi ahir
    Kanlı kanlı suların çekilmişti çağladı ahir
    Koca ağacın kurumuştu yeşerdi ahir
    Yiğit atın ihtiyarlamıştı tay verdi ahir
    Kıvıl develerin ihtiyarlamıştı yavru verdi ahir
    Ak koyunun ihtiyarlamıştı kuzu verdi ahir
    On altı yıllık hasretin oğulun Beyrek geldi ahir
    Kayın baba kaynana müjde bana ne verirsiniz

    dedi. Beyreğin babası anası der:

    Dilin için öleyim gelinciğim
    Yoluna kurban olayım gelinciğim
    Yalan ise bu sözlerin gerçek olsun gelinciğim
    Sağ esen çıkıp gelse
    Karşı yatan kara dağlar sana yaylak olsun
    Soğuk soğuk suları sana içme olsun
    Kulum halayığım sana cariye olsun
    Yiğit atlarım sana binek olsun
    Katar katar develerim sana yük taşıyıcı olsun
    Ağıllarda akça koyunum sana şölen olsun
    Altın akçem sana harçlık olsun
    Penceresi altın otağım sana gölge olsun
    Kara başım kurban olsun sana gelinciğim

    dedi. Bu sırada beyler Beyreği getirdiler. Kazan Bey der: Müjde Pay Püre Bey oğlun geldi dedi. Pay Püre Bey der: Oğlum olduğunu şundan bileyim, serçe parmağını kanatsın, kanını mendile silsin, gözüme süreyim, açılacak olursa oğlum Beyrek’tir dedi. Zira ağlamaktan gözleri görmez olmuştu. Mendili gözüne sürünce Allah Teala’nın kudreti ile gözü açıldı. Babası anası feryat ettiler. Beyreğin ayağına kapandılar. der:

    Penceresi altın otağımın kabzası oğul
    Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul
    Görür gözümün aydını oğul
    Tutar belimin kuvveti oğul
    Kudretli Oğuz imrenileni canım oğul

    diyerek çok ağladı, Allah’ına şükürler eyledi.

    Yalancı oğlu Yaltacuk bunu işitti. Seyreğin Korkusundan kaçtı kendini Dana Sazına attı. Beyrek ardına düştü, kovalaya kovalaya saza düşürdü. Beyrek der: Bre ateş getirin. Getirdiler, sazı ateşe verdiler. Yaltacuk gördü ki yanıyor, sazdan çıktı Beyreğin ayağına kapandı, kılıcı altından geçti Beyrek de suçundan geçti. Kazan Bey der: Gel muradına eriş. Beyrek der: Arkadaşlarımı çıkarmayınca, hisarı almayınca murada erişmem dedi. Kazan Bey, Oğuz’una beni seven binsin dedi.

    Kudretli Oğuz beyleri atlandılar, Bayburt Hisarı’na dört nala yetiştiler. Kafirler de bunları karşıladılar.

    Kudretli Oğuz beyleri arı sudan abdest aldılar, ak alınlarını yere kodular, iki rekat namaz kıldılar. Adı güzel Muhammed’i yad ettiler. Gümbür gümbür davullar dövüldü. Bir kıyamet savaş oldu, meydan dolu baş oldu. Şöklü Melik’i böğürderek Kazan Bey attan yere düşürdü. Kara Tekürü Deli Dündar kılıçladı yere düşürdü. Kara Arslan Meliki Kara Budak yere düşürdü. Derelerde kafire kırgın girdi. Yedi kafir beyi kılıçtan geçti. Beyrek, Yigenek, Kazan Bey, Kara Budak. Deli Dündar, Kazan oğlu Uruz Bey bunlar kaleye yürüyüş ettiler. Beyrek otuz dokuz yiğidinin üzerine geldi, onları sağ ve esen gördü. Allah’a şükreyledi. Kafirin kilisesini yıktılar, yerine mescit yaptılar. Keşişlerini öldürdüler. Ezan okuttular, aziz Tanrı adına hutbe okuttular. Kusun, alaca kanını, kumaşın temizini, kızın güzelini, dokuz katlı işlenmiş süsler elbise, cübbe hanlar hanı Bayındır’a hisse çıkardılar. Pay Püre Bey’in oğlancığı Beyrek, melikin kızını aldı, ak evine ak otağına geri döndü, düğüne başladı.

    Bu kırk yiğidin bir kaçına Han Kazan, bir kaçına Bayındır Han kızlar verdiler. Beyrek de yedi kız kardeşini yedi yiğide verdi. Kırk yerde otağ dikti. Otuz dokuz kız talihli talihine birer ok attı. Otuz dokuz yiğit okunun ardınca gitti. Kırk gün kırk gece toy düğün eylediler. Beyrek yiğitleri ile murat verdi, murat aldı. Dedem Korkut geldi, neşeli havalar çaldı, destan söyledi deyiş dedi. gazi erenler başına ne geldiğini söyledi, bu Oğuzname Beyreğin olsun dedi.

    Dua edeyim hanım: Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli koca ağacın kesilmesin. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun. Oğul ile kardeşten ayırmasın. Ahir vaktinde arı imandan ayırmasın. Amin amin diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün. Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammet Mustafa’nın yüzü suyuna bağışlasın hanım hey!…
  • YOUTUBE KANALIMI ZİYARET EDİN

    Youtube'da seslendirdiğim şiirleri paylaşıyorum. Youtube kanalıma da abone olursanız sevirim.

    Video Of Day

    ADRES

    Kağıthane/İstanbul

    EMAIL

    omersalihgul@gmail.com
    omersalihgul@hotmail.com