Burası onulmayan yer
Yağmurun eksik yağdığı
Şarkıların eksik çaldığı
Anlatmak zaman ister
Konuşmak anlaşılmaya dair değildir
Nasıl desem
Kimse kendi değildir
Herkes beni oynar
Herkes beni oynar
Herkes beni oynar
Benim sesim kısık
Ben kıyametin soluğunda.
Yatağım kurulmuştur duvar dibine
Annem örter üstümü biraz sonra
Bak susuyorum ben yine
Anlattıkça boş biri haline geliyorum çünkü
Susuyorum durmaksızın.
Tevazuyu öğrenemedim ben mesela
Yıllar eskidi
Dinmedi içimdeki haykırma isteği
Birazdan üstümü örtecekler
Susuyorum
Susuşum efendilikten de değil hani
Göğün kafesinde sesler sıkışıyor
Göğün kafesi oldu göğsüm
Beni oynayan rüzgara nefesim yetmiyor
Anlatamıyorum
Sabahını yitirmiş geceyi yaşadım ben
Daha ne diyeyim
Ağzımın kenarında yarım kalmış küfürlerle
Sabahını unutmuş geceler yaşadım
Ellerim bağlı
Kimse bahsetmesin herkesin herkesleştiğinden
Kimse kendisi bile olamadıktan sonra.
Sayısını unuttum gittiklerimin
Geldiklerimle kaldım.
Toprak damlı evlerin hüznü var sol yanımda.
Kopmadım dizimi yardığım, gözümün yaşının aktığı avludan
Anlatmaya takatim yok.
Anlattıkça eskiyorum
Karaladığım her sözcük gibi yabancıyım çoğu zaman
Kendime anlattıklarıma inanmıyorum
Kırdığım kanatlar uçmama izin vermiyor
tükenen bir şeydir yaşamak
Ve bu da ancak anlaşılıyor zamanla
Bütün bir ömrün saçlarında kırağı var bak
İçimizde kelimelerin zehri
Yılgın dağlar ve denizler taşıyoruz bir yenilgiden
bir zamansızlığa
Ama bak diyorum
Her şey eksik zaman yenik.
Birazda üstümü örtecekler
Duvar dibine serilmiştir yatağım.
Durmandan yangına düşecek denizler.
Kıyametin de çölü vardır biliyorum