ben kime ne anlatıyorum bilmiyorum
ağır bir halayın sonunda adımlarını uydurmaya çalışan
çocuk heyecanı bazen bendeki
bütün duvarlar beyaz
beyazlar tümden kireç
sırtımda silinmez bir duvar izi...
gittiğim her yol bana çıkıyor
gitmek ve dönmek aynı şeylerdir bu yüzden...
uzak bir yamaçtaki bir ağacın altında
unutulan bir eşya nasıl unutulursa
öyle unutuyorum bazen kendimi
içimdeki kuyularda
sağım solum gitmek
sağım solum dönmek
sırtmda hep bir beyaz duvar lekesi...
denize aşık dağlıların kaderidir
sırtında bir duvar taşımak
katıksız bir yokluk hissinden ziyade.
öyle ki, sağım solum unutulmuş insanlar
sağım solum
unutulamayan hatıralarla dolu
yol boyu sırtımda bir duvar lekesi
sırtımda bir duvar...
doğduğu anda eline
dedesinin mükemmelliği
babasının ağırlığı verilen bütün oğullar gibi
hala çaresiz bakıyorum hayata...